sponsorlu bağlantılar

13 Ekim 2010 Çarşamba

Atatürk'ün kişilik özellikleri şahsiyeti ve düşünceleri


Atatürk, Millî Mücadele'de millî birliği sağlayan eşsiz bir lider, savaş meydanlarında gerçekçi bir kumandan, devlet kuran büyük siyaset adamı, milletini çağdaşlaştıran güçlü bir devrimcidir. Bu nitelikleriyle, insanlık tarihinin tanıdığı en büyük adamlardan biri olduğuna şüphe yoktur. Kahramanlık ve yüksek insanlık meziyetlerini kişiliğinde en yüksek düzeyle taşıdığında dünya tarihçileri ve fikir adamları tereddütsüz birleşmektedir. Tarihin büyük tanıdığı kişilerle karşılaştırıldığı zaman, türlü bakımlardan belirgin üstünlükleri göze çarpmaktadır. Atatürk, her şeyden önce, hem fikir hem hareket adamı idi; o, fikri ve hareketi kişiliğinde birleştirmiş bir liderdi. Fikir ve düşüncelerinin özünü oluşturan Atatürkçülük, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılmış akılcı bir dünya görüşüdür. Memleket gerçeklerinden kaynaklanan, sorunlar karşısında akim ve bilimin yol göstericiliğini kabul eden bu gerçekçi görüş, gerek Türk Bağımsızlık Savaşı'nın gerekse onu izleyen Türk çağdaşlaşma hareketinin temelini oluşturmuştur.

Atatürk, üstün nitelikleri sayesinde, Türk milletinin tarihsel seyrini değiştiren askerî ve siyasî zaferlerle onu uçurumun kenarından kurtarmıştır. Dünya tarihinde, her türlü imkânsızlığa rağmen inandığı fikri uygulamaya koyarak "Ya bağımsızlık, ya ölüm!" parolası ile büyük bir mücadeleyi kazanmış, arkasından yepyeni nitelikte çağdaş bir devlet ve millet yaratmış adam azdır. İçinde bulunduğu şartları değerlendirmede, engelleri ortadan kaldırmada gösterdiği büyük başarı, Atatürk'ün ayrı bir özelliğini oluşturmaktadır. Diyebiliriz ki Atatürk, Türk toplumunda sadece çağdaşlaşma gereğini gördüğü için değil, bu çağdaşlaşmayı en kısa zamanda gerçekleştirecek yolu gösterdiği, çağdaşlaşmaya engel olan etkenleri cesaretle ortadan kaldırdığı için büyüktür. "Çağdaş Türkiye'nin Kurucusu" sıfatını da işte bu büyüklüğünden almaktadır.

Atatürk görünüm olarak ortadan biraz uzun boylu, (1.76 cm), ince ve sağlam yapılı (76 kilo civarında), açık sarı saçlı, geniş alınlı, elmacık kemikleri belirgin, açık mavi gözlü, etkili bakışlı ve yakışıklıydı. Fiziki görünümü etkileyiciydi. Tabiat itibariyle sıkılgan olmakla beraber, cemiyet içinde bulunmaktan ve konuşmaktan hoşlanmaktaydı. Hitabeti kesin ifadeli, kararlı ve tesirliydi. Giyimine çocukluktan beri özen gösterirdi. Daima temiz ve düzgün giyinirdi. Her zaman traşlıydı. Temizlik konusunda çok titizdi. Mutlaka hergün banyo yapmayı adet edinmişti. Geceleri çok geç yatar, az uyku uyurdu. Kahve ve sigara tiryakiliği vardı. Akşam yemeklerini davetlileriyle yemek, vazgeçilmez bir alışkanlığıydı. Sofrada yemeğin yanı sıra içki, bazen müzik de olurdu. Sofra Atatürk’ün dostlarıyla stres attığı, önemli konularda fikir alışverişinde bulunduğu, gerekli hallerde nabız yokladığı, bazen de görev vereceği insanları ölçüp biçtiği bir yerdi. Çoğu zamanda salondaki kara tahta önünde bilimsel tartışmalar yapılan âdeta akademik bir toplantı gibiydi.
Atatürk’ün en fazla göze çarpan özelliği hareket ve kararlarında çabuk, kesin, açık ve enerjik olmasıydı. Fakat o her şeyden önce gerçekçiydi. Harekete geçmeden konuyu en ince teferruatına kadar gözden geçirir, zaman, mekân ve imkân faktörlerini mükemmel kullanırdı. Hayatı boyunca, “zamanında hiç bir şeyi kaçırmamak ve zamansız hiç bir şeye girişmemek” ilkesini başarıyla uygulamıştır. Gerektiğinde durmasını ve uygun zamanının gelmesini beklerdi. Ama kesin karar verdikten sonra, onu büyük bir enerji, yıkılmaz bir irade ile tereddütsüz takip ederdi. Pratik ve berrak zekâsı, hiç bir tehlike karşısında yıkılmayan azmi, insanları doğru değerlendirmesi ve en işe yarayacakları yerde kullanması, girişeceği işe mani olacak engelleri yıkmakla işe başlaması, ona başarıya giden yolları açmaktaydı.
İcraatında hâkim olan hisleri değil, akıl ve mantığıdır. Nitekim şahsen alaturka musikiden zevk aldığı halde, batı musikisine yönlenmeyi özendirmiştir. Kadın konusunda da duygularını ve alışkanlıklarını değil, çağın ve geleceğin gereklerini ön plâna almış, kadın-erkek eşitliğinin yollarını açmıştır. Büyük zaferden sonra, muzaffer ordular Boğazlara akarken, bir insanın zor dayanabileceği tahriklere kapılmamış, kariyerini kurtarmak için çatışma arayan Lloyd George’in plânlarını boşa çıkarmış, Mehmetçiğin kanını dökmeden Doğu Trakya’yı kurtarmıştı.
Atatürk’ün vazgeçemediği alışkanlıklarından biri de okumaya olan merakıdır. Daha öğrencilik yıllarında küçük harçlığından kitaplar aldığı bilinmektedir. Genç subaylık yıllarında askerlikle ilğili tercümeler yapmıştı. İleri rütbelerde Arıburnu ve Anafartalar savaşlarını, 1927’de hacimli bir eser olan büyük Nutku üç ay içinde kaleme almıştı. Onun savaş sırasında bile ciddi felsefe ve tarih kitapları okuduğu görülmektedir. Devlet başkanı olduktan sonra, Çankaya’da 10.000 cildi aşkın bir kitaplık oluşturmuştur. Eline aldığı kitabı bitirinceye kadar okur, önemli gördüğü yerleri kırmızı-mavi kalemle işaretlerdi. İlgi duyduğu konularda yurt dışından kitaplar getirtmiştir. Kendisini en çok memnun eden hediyenin kitap olduğu bilinmektedir. Atatürk son zamanlarında özellikle dil ve tarih konuları ile yakından ilgilenmiştir. Bu konularda bilimsel çalışmalar yapılması için Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarını kurmuş birer akademi haline gelmelerini temenni ettiği bu kurumların yaşaması için, vasiyetnamesine özel hükümler koymuştu.
Asker kökenli olduğu halde militarist değildi. Savaştan sonra mareşal üniformasını çıkarmış, bir iki vesile dışında bir daha giymemişti. Gönlünde olan demokratik yönetimdi. İki defa çok partili hayatı denemişti. Yoğun inkılâplar içinde, bu rejimin yürümeyeceği, inkılâpların tehlikeye girebileceği anlaşıldığından çok partili rejimden vazgeçilmişti. Ancak Onun arkasında gücünü halktan alan, halk için çalışan bir idare bırakmak istediği bilinmektedir.
Resmî ilişkilerinde son derece titiz davranan Atatürk özel hayatında, dostlarının her türlü nazını çekerdi. Meclisleri daima samimi ve neşeliydi. Davetlileri serbest konuşturmaktan zevk alırdı. Kindar değildi. Öfkesi çabuk geçerdi. 150’lilikleri affederek yurda dönmelerine izin vermişti. Bir defasında Reşit Galip sofrada “Burası milletin sofrasıdır kalkmam” demesine rağmen bir kaç ay sonra onu Maarif Bakanlığına getirmişti.
Atatürk millî gurur konusunda son derece hassastı. Yabancı ülkelere ve milletlerarası konferanslara giden kişilere “sesiniz benim sesimdir, unutmayınız” ihtarında bulunur, gidenler de bunu gözönüne alarak protokol konusunda ödün vermezlerdi. İtalya’ya resmî bir ziyaret yapacak olan İnönü’ye “Sen Türkiye’nin Başvekilisin. Mussolini de resmen İtalya’nın Başvekilidir. Arada hiç bir fark tanımayacaksınız” demişti.524 İnönü’nün İtalya ziyareti; bu direktif doğrultusunda gerçekleşmişti.
Batı’nın Türkiye’ye hep yukardan bakışını engellemeğe, Türk insanının Batı karşısında duyduğu kendine güvensizlik duygusunu önlemeye kararlıydı. Nitekim yaşadığı sürece bu konuda bir ödün vermemiştir. Millî onur bayrağını, o hep yücelerde dalgalandırmıştır.

a. Vatan ve milletine olan düşkünlüğü


Vatan ve millet sevgisi Atatürk'ün taşıdığı özelliklerin temel taşıydı. O vatanı ve milleti için canını seve seve verebilecek bir karaktere sahipti.O kişisel egemenliği ortadan kaldırmış, egemenliği kayıtsız şartsız milletine vermiştir. Bununla milletine olan güvenini, sevgisini açıkça göstermiştir.

b. İdealistliği

Atatürk'ün en büyük ideali, milletini tam bağımsız, çağdaş ve ileri uygarlıklar düzeyine ulaştırmaktı. Onun diğer bir amacı da tüm ulusların barış içinde yaşamasıydı. Atatürk, Türk milletinin çağdaşlaşması için önüne çıkan tüm engelleri yenmiştir.

c. Hakikati Arama Gücü

Atatürk gerçekçi bir insandı. Olaylar ve kişiler karşısında gerçekleri çekinmeden söylediği gibi, doğru olanın gerçekleşmesi için elinden geleni de yapardı. O, yapacağı bir işte önce engelleri görür, onları birer birer ortadan kaldırır, sonunda amacına ulaşırdı. Hayalcilikten uzaktı.

d. Yaratıcı Zihniyeti

Atatürk'ün en önemli özelliklerinden biri de yaratıcı zihniyeti idi. Olaylar karşısında yılmadan mücadele eder. Sorunlara çözüm üretirdi. Atatürk, Türk milletinin tarihini inceleyip, onun özelliklerini çok iyi tanımıştı. Böylece Türk milletinin en ümitsiz zamanlardan bile başarılı olabileceğini anlamıştır. O, olayların akışına göre hareket eden değil, olayları yönlendiren bir kişi idi.

e. Sabır ve Disiplin Anlayışı

Atatürk bir işi yapmaya karar verdiğinde öncelikle şartların olgunlaşması için çalışırdı. Atatürk, disipline de çok önem verirdi. Bir işi yapmaya karar verdiği zaman ısrarla o konu üzerinde çalışır. Asla vazgeçmezdi.

f. İleri Görüşlülüğü

Atatürk'ün Çanakkale Savaşları sırasında düşmanın nereden çıkacağını bilmesi, II.Dünya Savaşı'nın çıkacağını tarih vererek söylemesi, İtalya ve Almanya'daki yükselişin söneceğini söylemesi, yine II.Dünya Savaşı'ndan en karlı çıkan devletin Sovyet Rusya olacağını söylemesi, onun bu yönünü açıkça göstermektedir.

g. İyi Kalpliliği

Atatürk iyi kalpliydi. İnsanlığı bekleyen felaketlere karşı sürekli çareler arardı. Ona göre gayesi barış olmayan bir savaş cinayetti.

h. Açık Sözlülüğü

Atatürk, doğru bildiğini açıkça söylemekten çekinmezdi. Atatürk, gerçekten memlekete hizmet etmek isteyenlerin açık kalpli olmaları gerektiğini söylerdi.

ı. İnsan ve Millet Sevgisi

Atatürk, milletini çok severdi milleti uğruna gece gündüz çalışmış, en umutsuz zamanlarda bile milletle beraber olmayı, millete güvenmeyi kendine prensip edinmişti. O yalnız kendi milletine değil bütün uygar milletlere saygı duymuştur.

i. Yersiz Acıma Gücünü Kontrol

Atatürk, Türk milletini yüceltmek için ömür boyu çalışmıştır. Olayları asla şansa bırakmamış, yersiz ve gereksiz aflarda bulunmamıştır.

j. Mantıklılığı

Atatürk, akla ve mantığa çok önem verirdi. O, yaptığı tüm işleri akla ve mantığa dayandırmıştı.

k. Çok Cepheliliği

Atatürk çok cepheliydi. O, hem iyi bir asker, hem devlet adamı hem de fikir ve aksiyon adamıydı.

l. Eğitimciliği

Atatürk, eğitime büyük önem verirdi.

m. Sanatseverliği

Atatürk sanata düşkündü. O, Türk milletinin engin bir sanat zevki olduğuna inanırdı.

n. Yöneticiliği

Atatürk, iyi bir yöneticinin bütün özelliklerine sahipti. Kendisini sevdirerek ve inandırarak insanları etkilemiştir. O bir işi yaptırmak istediğinde önce çevresindekileri ikna ederdi.

o. Rehberliği

Atatürk, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktıktan hemen sonra başladığı işlerde bir rehberin bütün özelliklerini sergilemişti. O, millete en doğru yolu göstermişti.

ö. Gurura Yer Vermemesi

Atatürk, kurduğu cumhuriyet yaptığı inkılaplar ve kazandığı zaferlere rağmen gurura kapılmamıştır. “Ben yaptım!” sözünden hep kaçınmıştır. Her zaman: “Türk milleti başardı” demiştir.

p. Ümitsizliğe Ver Vermemesi

Atatürk, asla ümitsizliğe düşmezdi. İç ve dış düşmanların çokluğuna rağmen Milli Mücadeleyi başlatmış ve başarmıştır.

p. Metotlu Çalışması

Atatürk, yapılacak işlerin zamanını ve sırasını çok iyi bilirdi. O yapacağı işlerde her şeyi sırayla yapardı. Önce engelleri ortadan kaldırır, sonra hedefe varmada hiç zorlanmazdı.

0 yorum:

Yorum Gönder