sponsorlu bağlantılar

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül'ü hastanede ziyaret ediyor


Geçirdiği kulak rahatsızlığı nedeniyle Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bugün taburcu olması bekleniyor.

Başbakan Erdoğan, Gül'ü hastanede ziyaret ediyor...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haccettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tedavisi süren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü ziyarete geldi.(AYRINTILAR GELİYOR...)

Resmi ziyaret ve Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Zirvesi için gittiği Kırgızistan’da rahatsızlanan Cumhurbaşkanı, Perşembe günü Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde tedaviye alınmıştı. İlaçla tedavinin ardından durumu iyileşen Gül dün Özel Kalem Müdürü Koray Ertaş ile görüşerek hastalık döneminde kendisine gönderilen e- postaları okudu ve haftalık programını yaptı. 4 günlük tedavi sürecinin son gününde günlük gazeteler, bazı yabancı dergiler ve kitap okuyup televizyon izledi.

Demet Akalın, Twitter’dan Alişan'a ateş püskürdü


Twitter hesabından ‘dost zannettiğim biri’ diye hitap ettiği kişiye yazdıklarıyla adeta ateş püsküren Demet Akalın’ın verdiği ipuçları gözlerin Alişan’a çevrilmesine neden oldu. “Meğer Çağla da Seda da haklıymış!” yazan Demet Akalın, medyaya Alişan’la dargınlıklarıyla yansıyan iki ismi vererek yakın dostu Alişan’ı işaret etti.

Akalın, Alişan ile yakınlığı nedeniyle onun beraberlik yaşayıp ayrıldığı eski vokalisti Seda Önder’i işten atmış ve daha sonra Önder’le mahkemelik olmuştu. Alişan’ın twitter sayfasına yazdığı “Bazı küçük beyinliler, beyinsiz insanları parmaklarında oynatabilirler ama Allah onların ne mal olduklarını senin karşına çıkarır. Allah’a şükür hayatım boyunca kimse için beddua etmedim. Kötü bir şey söylemedim ama sen şeytansın. Allah seni ıslah etsin. Sakin bir daha çıkma karşıma” şeklindeki tweet’lere cevap gecikmedi.
Demet Akalın

Alişan, Çağla Şıkel’le TRT’de program için sözleşmiş, ancak Şıkel, ‘Aile Boyu’ adlı yarışmayı kurumun da isteğiyle eşi Emre Altuğ’la yapmayı tercih edince ünlü çifte savaş açmıştı. Şarkıcı Demet Akalın’ın vokalisti olan Seda Önder’in ise Alişan’la yaşadığı aşkın ardından Demet Akalın’la da arası bozulmuştu. Bu olayları işaret eden Demet Akalın “Bizim köyde böylelerine su kurnazı derler! Beyinsiz olduğum için bir sürü insanla senin yüzünden papaz oldum! Kızı işten çıkardım sen istedin diye! Şimdi hayatımdan sessizce çık !” diyerek vokalistiyle ilgili itirafta da bulundu. Demet Akalın, bu öfkeli mesajlarının ardından takipçilerine “Kusura bakmayın bunları bir dost zannettiğim birine yazdım! Daha da ayrıntı beklemeyin!” diye açıklama yaptı.

Nevşehir'de ikisi erkek çocuk ve bir kadına tecavüz eden adam


Kırşehir Yarı Açık Cezaevi'nden 4 gün izin alarak çıkan bir zanlı, Nevşehir'de ikisi erkek çocuk, biri sağır ve dilsiz öz teyzesi olmak üzere 3 kişiye tecavüz ettikten sonra kayıplara karıştı.

Nevşehir nüfusuna kayıtlı bulunan S.G. (29), bir yıl önce küçük çocuklara cinsel taciz, hırsızlık, adam dövme gibi suçlardan yakalanarak Nevşehir E Tipi Kapalı Ceza ve Tutukevi'ne konuldu. 3 ay önce ise cezası 500 günden az olanlar için kanun kapsamında Kırşehir Yarı Açık Cezaevi'ne gönderildi. Cezaevinden 4 gün için izin alarak Nevşehir'e gelen zanlı, önce Mehmet Akif Mahallesi'nde bir evde oturan 60 yaşlarında sağır ve dilsiz öz teyzesine, sonra da aynı mahallede bulunan evlerinin önünde birbiriyle sohbet eden 8 ve 10 yaşlarında 2 erkek çocuğu zorla tenha bir mekana götürerek tecavüz etti. 10 yaşındaki çocuğu direnmeye çalışması üzerine darp ettiği de öğrenildi.

S.G, sonrasında kayıplara karıştı. Polis, zanlıyı yakalamak üzere soruşturma başlattı.

Gaziantepspor maçında Sahaya giren taraftarın kim?


Fenerbahçe'nin cezası nedeniyle yalnızca kadın ve çocukların seyrettiği Şükrü Saraçoğlu Stadı'ndaki Fenerbahçe-Gaziantepspor maçının 68'inci dakikasında sahaya giren taraftarın 16 yaşındaki lise öğrencisi B.B. olduğu öğrenildi. Çocuk Şubesi tarafından gözaltına alınarak ifadesine başvurulan B.B., "Sahanın ve stadın büyüsüne kapıldım, sahaya indim" dedi.

Fenerbahçe'nin cezası nedeniyle kadın ve çocukların izlediği Fenerbahçe-Gaziantepspor karşılaşmasının 68. dakikasında ilginç bir olay yaşandı. Maçı büyük bir heyecan ve coşkuyla izleyen Fenerbahçeli taraftarların arasından sıyrılan genç bir kız, bir anda kendini sahaya attı. Fenerbahçeli futbolcu Gökhan Gönül'e sarılmak isteyen taraftar, güvenlik görevlilerinin araya girmesiyle sahadan çıkarıldı.
Fenerbahçe'nin cezası nedeniyle yalnızca kadın ve çocukların seyrettiği Şükrü Saraçoğlu Stadı'ndaki Fenerbahçe-Gaziantepspor maçının 68'inci dakikasında sahaya giren taraftarın 16 yaşındaki lise öğrencisi B.B. olduğu öğrenildi. Çocuk Şubesi tarafından göz
Olay sonrası hakkında işlem yapılan 16 yaşındaki lise öğrencisi B.B., bugün (pazar) Kadıköy İlçe Çocuk Büro Amirliği'ne götürüldü. Batmanlı olan genç kızın bayram tatili için geldiği İstanbul'da akrabalarıyla maça gittiğini söylediği ifade edildi. Genç kızın, ilk kez böylesi bir ortamda bulunduğu için çok heyecanlandığını söylediği ve "Fenerbahçe'yi çok seviyorum. Sahanın ve stadın büyüsüne kapılarak sahaya girdim" dediği belirtildi.

Üzerinde Fenerbahçe sevgisini anlatan bir tişörtle adliyeye getirilen B.B. hakkında, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Yönelik Kanun işlem yapıldı. B.B. daha sonra serbest bırakıldı.

Şevval Sam Röportajı - "Bana 'Seni seviyorum' demeyi o öğretti"


Şevval Sam'ın Kalan Müzik etiketini taşıyan 'II Tek' adlı yeni alaturka albümü marketlerdeki yerini aldı. Her albümüyle bu toprakların farklı bir rengini ortaya koyan Sam, "Ne iş yaparsak yapalım önce kendi içimizi temizlemeliyiz" diyor

Pek çoklarının aksine güzelliğinizi basamak olarak kullanmıyorsunuz. Güzelliğiniz, işinizin ve hayattaki duruşunuzun önüne geçemiyor. Bu, çok takdir ettiğim bir özelliğiniz...
Şevval Sam
İnsanlarla ve tabiatla kurduğum ilişkide kullanmayı en son düşüneceğim şey fiziksel özelliklerdir. Çok basit ve sıradan bir şey o; tenezzül etmiyorum. Allah bana sağlıklı bir beden verdiği için şükrediyorum o kadar. Hiçbir şeyin yoksa güzelliğini kullanabilirsin ya da yaptığın iş bunu gerektiriyorsa mesela fotomodellikse. Müzik gibi yüksek bir yaratıcılık var ortada. Onunla temasa geçmek, o akışa dahil olmak varken, bunu niye maddede kısıtlayayım ki? Ruhum bedenimden çok daha geniş. Bedenlerimiz birer hapishane. Hapishanemize bakım yapabil l riz ama asıl güçl ü olan ruhlur. Belki de in sanlar kendi içle rindeki mekanizmayı keşlede rme-dikleri için güzellik ve fiziksel özellikler onlar için bu kadar önemli. İletişimde sadece ilk 10 dakika etkilidir dış güzellik. Yaydığı enerjidir insanı güzelleştiren..

"Bana 'Seni seviyorum demeyi oğlum öğretti"

Anneniz Leman Sam, kendisiyle yaptığım röportajda, "Kızlarıma 'Seni seviyorum' demeyi yeni yeni öğreniyorum. Sevgimi hareketlerimle belli ederim" demişti. Siz oğlunuza "Seni seviyorum" diyebiliyor musunuz? Her yeni jenarasyon bir öncekini olgun laşlı rıyor. An nem hiç söyl eyemedi, ben zor söyl edim ama oğ l um çalır çalır söyl üyor. Bana "Seni seviyorum" demeyi oğlum öğretti. Eskiden arkadaşlarıma "Seni seviyorum" diyemezdim, dediğimde "İyi misin sen?" diye paniğe kapılırlardı. Oğlum sayesinde artık arkadaşlarıma da rahatça bu cümleyi kurabiliyorum.


■ Tiyatro okuyormuş Tarık Emir. Sanatçı genleriniz ona da işlemiş...

Sanatla, edebiyatla iç içe olsun, kendini keşfedebilsin diye tiyatroyu seçtik. İleride ne istiyorsa onu yapsın. Tek beklentim hümanist, barışçı, huzurlu bir insan olması.

■ Tıpkı sizin olduğunuz gibi...

Teşekkür ederim. Ben hedefime şöhreti ve parayı değil, özümü koydum. Gören göz, işiten kulak olmaya niyet ettim. Bu sayede dayatılan kuralların dışında kaldım. Hayatta durduğum bir yer var. Tek derdim hep orada durmak, özümle çelişmemek.

Bayram sonrasında müzik marketlerde dolanırken Şevval Sam'ın ne zaman duysam beni kendi içimde yolculuğa çıkaran buğulu sesi kulağıma ilişti. Kasada aldım soluğu ve Sam'ın yeni albümü 'II Tek'le birlikte tuttum evin yolunu. Hemen koyuldum 2 CD'den oluşan albümü dinlemeye... 'Ayrılık Yaman Kelime', 'Meftunun Oldum', 'Ada Sahilleri', 'Elveda Meyhaneci' gibi birbirinden güzel şarkıları dinlerken albümün adıyla özdeşleşir şekilde iki tek ata-sım geldi. Özellikle Nâzım Hikmet'in dizeleriyle Mesut Cemil'in bestesini birleştiren 'Kanatları Gümüş Yav-ru'da kalbim ürperdi. Söylediği Karadeniz türküleriyle bir Karadenizli olan beni her zaman mest eden
Sam'ın sesi yine alışık olduğu yerde;

kalbimin en derinlerinde gezinmekteydi. Bu söyleşi için bir araya geldiğimizde dışına yansıyanın içinin güzelliği olduğunu bir kez daha anladım. Işıl ışıl parlayan mavi gözleri içindeki derin okyanusun kanıtı
gibi... Bakın nasıl anlattı 'II Tek'i...

İKİNCİ ALATURKA SÜRPRİZİ

■ Tango albümünüzü beklerken alaturkayla bize sürpriz yaptınız...

Alaturka hep bir sürprize denk geldi hayatımda. İnsanlar Karadeniz albümü beklerken 'Sek'i çıkarmıştım, tango beklerlerken de 'II Tek' geldi. Tango albümü oldu bittiye getirilecek bir proje değil, repertuvar
aşaması çok meşakkatli. Bu süreçte yeni bir alaturka albümü yapmam için çok talep geldi. Alaturka benim müzikal zeminim. Genç kızlığında herkes pop dinler ama ben alaturkayı keşfettim. O zamanlar eski kayıtlara
ulaşmak çok mümkün değildi. 80'lerden sonra icra edilmiş alaturka eserleri dinlemekte güçlük çekiyorum. Hamiyet Yüceses'in ve Müzeyyen Se-nar'ın kasetlerini bulup yutmuştum. Alaturka albümlerimde o şarkıların çoğunu seslendirdim. Bu albümleri çıkarmamı radyo programı yaptığım dönemde Kalan Müzik'le tanışmam
sağladı. Henüz piyasaya arşiv serileri çıkmamışken Hasan Saltık bana iki torba dolusu radyo ve taşplak kaydı vermişti. Benim eğitim sürecim o iki senelik radyo programı oldu. Şarkıları dinlerken, çalarken bir yandan da dönemin şifrelerini çözme derdine düştüm. Sonradan o şarkıları ben icra ederken o dönemin şifrelerini kullandım. O yüzden ilk alaturka albümüm 'Sek' için, "Taşplak kaydı gibi" yorumunu yaptılar.

■ Şifreleri nasıl çözdünüz?
Her şarkının çıktığı dönemdeki masumiyet beni ilgilendiriyor. Onu keşfetmeye çalıştım. Şarkıların ticarete dönüşmüş ve fazla akademikleşmiş halleriyle çok ilgilenmiyorum. İlk halleri, özleri beni ilgilendiriyor.

KALBİN MÜHRÜ AÇILMALI...
■ Şarkılarınızın direkt öze dokunmasının, söyleyiş tarzınızın duruluğunun sırrı buymuş demek!
Böyle düşünmenize çok sevindim. Ben şuna inanıyorum; insanın içi kirliyse yaptığı iş her ne olursa ol -sun onu da kirletir ama temizse yaptığı şeyin kirlenme ihtimali yoktur. Bu yüzden ne yaparsak yapalım önce kendi içimizi temizlemeliyiz. Bunun pratiği zor çünkü insanlar tutundukları acıları, intikam duygusunu, egolarını bırakmak istemiyorlar. Müthiş bir farkındalık, uyanıklık gerekiyor bunu pratiğe dökebilmek için. Bu konuda hâlâ çalışıyorum. Ömrümün sonuna kadar da çalışacağım.

■ Bu her tarafı kirlenmiş hayatın içinde temiz kalma mücadelesi vermek kendi adıma çok yıpratıcı. Sizi de yıprattığı olmuyor mu?

Olmaz mı! Albümüm çıktığı için bir yanım çok mutlu ama bir yandan da neşeli bir şarkı söylerken memleketin hali, yaşanan savaşlar, oynanan oyunlar aklıma geliyor ve mutlulu -ğumdan suçluluk duyuyorum. Bunları hiç takmayabilirdim ama biraz hassassanız takmamak mümkün değil! Bu hassasiyet bazen en büyük
ceza gibi! İki şarkı söylediğimde o kaosun içinde nefes alıyorum. Ben buna hizmet ediyorum bu hayatta.
Kimseye bir şey öğretme, mesaj verme, insanları değiştirme gibi bir iddiam yok! Kalbin mührü açılmadığı
sürece kimse kimseye bir şey öğretemez. Herkes kendi hikâyesinde, kendi tecrübesiyle öğreniyor hayatı.

■ Kalbinin mührünü açmayan, açamayan o kadar çok insan var ki...

İnsanoğlunun içindeki iyi kurt ve kötü kurt hep savaş halindeydi. Bütün savaşlarda insanlar komşuyken ayrı düştü. Tarih boyunca insanın kendini farklı ve üstün görme arzusu ayrımcılıklara sebep oldu. Çağ değiştikçe bunların isimleri değişti ama tetikleyicileri aynı: İnsanın içindeki üstün olma arzusu. Bu, insanın kendi içinde halletmesi gereken en büyük zaaf. Bunu halletmediğiniz sürece dünyanın değişmesi imkânsız!

29 EYLÜLDE KONSER VAR

■ 29 Eylül'de Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde 'Toprak Kokusu' konseptli bir konseriniz var. Kan kokusuna yenik düşmez umarım bu topraklardaki fark -lı renklerin harmanının kokusu...

Ben toprakla hep iç içeyim, topraktan besleniyorum. Toprağın bana değil, benim toprağa ait olduğumu biliyorum. Topraklarımızı, dünyayı cennete dönüştürmek de elimizde, cehenneme dönüştürmek de. Yaptığım iş, müziği algılayış biçimim kendi dünyamı cennete dönüştürmek üzerine kurulu. Müziğin içinde akıp gidiyorum. 'Toprak Kokusu' çok özel bir konser olacak. Repertuvarımda türkülerden tangolara bu toprağın bütün renklerine yer vereceğim.


Aşkla aranız nasıl? Anneniz "Aşk bize küstü" demişti röportajımızda...

■ Sözleri "Eğer bir masal perisi girerse rüyalarına, öldü dersin gül güzel i, tılsımını kaybetti" diye akan 'Gül Güzel i ı adlı şarkınızı çok severim. Masallara inanıyor musunuz?

Evet. Hayatı da masal a çevirme eği l imim var. Çocuksu masumiyetin kaybedilmesine katlanamıyorum. Masallardaki, aşklardaki, şarkılardaki masumiyet beni hâlâ ilgilendiriyor ve kendine çekiyor.

■ Peki tılsımınızı kaybettiğinizi düşündüğünüz oldu mu hiç?

Hayatımın ilk yarısında çok zorl andığım dönemler oldu ama tılsımımı kaybetmedim. Ne kadar zorlandıysam o kadar kendimiramak, bulmak, özüme yakl aşmak derdine düştüm. Her hadiseden dersimi aldım. İnsan önce yanar sonra küll erinden doğar.

■ Aşkla aranız nasıl? Anneniz "Aşk bize küstü" demişti röportajımızda...
Aşk küsmez, insan l ar aşka küsmüş olar bi l ir. Korku l arı yüzünden insan l ar kapı l arını aşka açmıyor. Oysa aşk en iyi öğretmendir. Buda felsefesindeki "Aşk mutlu olmak içindir" sözünü okuduğumdan beri, beni çok hırpalayan şeyleri aşk diye tanımlamıyorum.

Şehidin ağabeyinden Kılıçdaroğlu'na tepki geldi


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde vatandaşlarla bir araya geldi. Bir kahvehanede çay içen Kılıçdaroğlu, ilçeden ayrılmak üzere seçim otobüsüne binerken kendisine seslenen bir şehit ağabeyi ile ayaküstü sohbet etti.

Şehit ağabeyi Bekir Şahan, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün PKK’lılar tarafından kaçırılması olayını yorumlamasını istedi. “Hüseyin Aygün Bey’i hala yanınızda tutacak mısınız merak ediyorum?” şeklindeki şehit ağabeyi Şahan’ın sorusunu cevaplayan Kılıçdaroğlu, “Bak kardeşim seninle eğri oturup doğru konuşalım. Hüseyin Aygün ne söyledi” diye soru ile cevap verdi. Şehit ağabeyinin “Ne söylemedi ki dağdakiler bizim kardeşlerimizin iyi insanlar gibi sözleri var” demesi üzerine Kılıçdaroğlu’na yanında bulunan partililer cevap verdirtmedi.

Kılıçdaroğlu’nun yanından uzaklaştığını gören şehit ağabeyi Şahan, “Kaçırmadılar efendim. Bu adamın kaçırılışı baştan danışıklı dövüş ben inanmıyorum” diye sitem etti. Kılıçdaroğlu ise sözün üzerine yoluna devam etti.

KILIÇDAROĞLU ÖZELEŞTİRİ YAPTI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti içindeki kavgalarla ilgili olarak, “Bizim CHP’nin kötü bir hastalığı var. Herkes bir birinin açığını kollamaya çalışıyor. Yeni bir anlayışı egemen kılmaya çalışıyorum. Sevgiyi ve hoşgörüyü partide egemen kılmaya çalışıyorum” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Zafer Haftası’nın 90. yılı nedeniyle CHP Afyonkarahisar İl Başkanlığı tarafından düzenlenen Zafer Resepsiyonu’na katıldı. Burada partililere hitap eden Kılıçdaroğlu, parti içi kavgalara değindi. Kılıçdaroğlu, “Bizim CHP’nin kötü bir hastalığı var. Herkes bir birinin açığını kollamaya çalışıyor. Yok öyle bir şey, yok böyle bir şey. Yeni bir anlayışı egemen kılmaya çalışıyorum. Sevgiyi ve hoşgörüyü partide egemen kılmaya çalışıyorum. Elbette farklı düşüneceğiz, bunlar demokraside olması gerekenler. İki aday üç aday beş aday çıkar demokratik yollardan yarışırılar ama sandıktan bir kişi çıkacak. O zaman diğer adaylar gidecek sandıktan çıkan arkadaşıon elini havaya kaldıracak, ben bundan sonra senin emrindeyim diyecek. ‘Ben sandıktan çıkmadım çıkan arkadaşın aleyhinde çalışacağım. O partili değildir arkadaşlar. Partili olan parti disiplini içerisinde çalışır. Yapacağımız bu” dedi.

Ülkenin her kesiminin sorunu olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, çözüm için adresin CHP olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, kararlılık ile inanç ile yola çıkılırsa, halka güven verilirse iktidar çok yakın olduğunu ifade etti.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından CHP’ye katılanlara rozetleri takıldı. Törende ayrıca, patiye uzun zamandır emeği geçenlere onur belgesi Kılıçdaroğlu tarafından verildi.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Aziz Yıldırım: "Eğer Şampiyonlar Ligi'ne katılırsak Sneijder gelecek"

Akşam Gazetesi'nde Adil Demirçubuk imzalı habere göre; Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım "Eğer Şampiyonlar Ligi'ne katılırsak Inter'in Hollandalı yıldızı Sneijder Fener'e gelecek" dedi.

Kadromuz ve transferlerimiz Süper Lig için yeterli. Ancak Şampiyonlar Ligi için yetmez. Şampiyonlar Ligi'nde gruplara eğer kalırsak Sneijder ile her konuda anlaştık, getireceğiz'

F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile camianın önde gelen isimlerinden, Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, Vaslui maçından bir gün önce, yani 7 Ağustos'ta sessiz sedasız Nusr-Et'te bir araya geldi.

Şahenk'in yiyecek-içecek sektöründeki yatırımlarından biri olan 'Nusr-Et' restorandaki yemeğe aralarında Başkanvekili Abdullah Kiğılı, yönetici Ömer Temelli ile eski asbaşkan Ali Koç ve ünlü sunucu Acun Ilıcalı'nın da bulunduğu yaklaşık 25-30 seçkin davetli katıldı. 'Nusr-Et'in üst katı tamamen kapatıldı.

İÇERiK SIR GiBi SAKLANIYORDU
Ferit Şahenk'in Başkan Aziz Yıldırım onuruna verdiği yemekten basına bugüne kadar restoran çıkışında çekilmiş birkaç kare fotoğraf dışında hiçbir şey yansımadı. F.Bahçe dışındaki camiaların bile merak ettiği zirvede ne konuşulduğunu bugüne kadar yemeğe katılanlar dışında hiç kimse bilmiyordu. Akşam herkesin merak ettiği Aziz Yıldırım ile Ferit Şahenk'in Nusr-Et zirvesinde yaşanan çok önemli bir detaya ulaştı.

WES'iN LAKABI KESKiN NiŞANCI
Aziz Yıldırım, camianın önemli isimleri Ferit Şahenk, Ali Koç, Abdullah Kiğılı, Ömer Temelli ile Acun Ilıcalı'nın yer aldığı masada F.Bahçe'nin kadro analizini yaptı. F.Bahçe Başkanı önce 'Kadromuz ve transferlerimiz bu lig için yeterli. Ama Şampiyonlar Ligi için yetmez' tespitinde bulundu. Yıldırım ardından bütün F.Bahçeli taraftarları heyacanlandıran 'Sniper' lakaplı Wesley Sneijder'ın transferini açıkladı.

ŞAMPİYONLAR LİGİ'NE KATILIRSA ALINACAK
Başkan Aziz Yıldırım, 'Eğer ki Şampiyonlar Ligi'ne kalırsak Sneijder ile her konuda anlaştık getireceğiz' dedi. Yani Spartak Moskova ile oynayacağı Play-Off maçlarını geçip Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kalırsa F.Bahçe, dünyanın en önemli yıldızlarından birini kadrosuna katacak. İtalyan devi Inter'in Real Madrid'den 15 milyon euro bonservis bedeliyle transfer ettiği Sneijder'in bugünkü piyasa değeri 28 milyon euro.

Ancak Chelsea'nin geçen sezon 23 milyon euro verip alamadığı Krasiç'in bonservisini Juventus'tan 7 milyona alan F.Bahçe'nin Sneijder'i de uygun bir fiyata Sarı-Lacivertli renklere katması bekleniyor.

SNEIJDER'DEN TEBRİK
Inter'de forma giyen yıldız orta saha oyuncusu Wesley Sneijder, vatandaşı Kuyt ve F.Bahçe'yi yakından takip ediyor. Hollandalı yıldız, F.Bahçe'nin Vaslui'yi 4-1 yendiği maçtan sonra mikro blog sitesi twitterdan 'Yeni takımı F.Bahçe'de iki gol atan arkadaşım Dirk Kuyt'ı tebrik ediyorum' mesajı yayınlamıştı. Bu mesaj da Sneijder'ın F.Bahçe'ye transferi konusunda ne kadar istekli olduğu konusunda önemli bir ipucu kabul ediliyor.

ŞAHENK: YILDIRIM BAŞKANKEN KONUŞMAM
Ferit Şahenk 'Bazı şeyler konuşuluyor olabilir ama Yıldırım başkanken bunları bile konuşmam' dedi

Nusr-Et zirvesine evsahipliği yapan Doğuş Holding'in patronu Ferit Şahenk, o yemekle ilgili konuştu. Ferit Şahenk, herkesin merak ettiği başkanlık meselesine de açıklık getirdi. İşte Şahenk'in AKŞAM'ın sorularına verdiği yanıtlar:

2. LİG TAKIMINDA BAŞKANLIK BİLE ÇOK ZOR
Yemekte Aziz Bey'le F.Bahçe'ye başkan olmanız konusuyla ilgili herhangi sohbet oldu mu?

- Yok, bunlar konuşulmadı. Başkan'la çok güzel bir yemek yedik. Zaten işadamlığı ayrı, kulüp başkanlığı ayrı. Başkanlık işi çok zor. İkinci Lig'de başkan olsanız bile zor. İşadamı parayı bastırır, riske girip istediğini alır. Ama kulüp başkanının vereceği bir karar milyonları ilgilendiriyor.

Peki size 'Başkan olun' diye telkinlerde bulunuldu, sizin de 'Aziz Bey varken başkan olmam' dediğiniz konuşuldu. Bu konuyu da mı konuşmadınız?


- Bazı şeyler konuşuluyor olabilir ama Aziz Yıldırım başkanken bunları bile konuşmam.

habertürk Muhabiri Zülfikar Ali Aydın'ın pkk ile yaşadıkları


Türkiye günlerdir Şemdinli'de neler olduğunu konuşuyor. Merak edilen bu soruya cevap bulmak için bölgeye giden Ajans Habertürk Muhabiri Zülfikar Ali Aydın terörün korkunç yüzüyle karşılaştı...

Türkiye 20 gün boyunca çatışmaların yaşandığı Şemdinli'yi konuştu. İlçede neler yaşandığı ise tam olarak aydınlatılmadı. Ayrıntıları yazmak için bölgeye giden ve Gazete Habertürk'te bugün başlayan "Şemdinli'de aslında ne oldu?" adlı yazı dizisinde gördüklerini anlatan Habertürk Muhabiri Zülfikar Ali Aydın, terör örgütü üyeleriyle karşı karşıya kaldı.
(VİDEO) İŞTE O ANLAR>>>
Habertürk Muhabiri Zülfikar Ali Aydın
Şemdinli'ye bağlı Bağlar Köyü mevkiinde yol kesen bir grup terör örgütü üyesi, içinde muhabirimizin de bulunduğu araçları durdurdu...
Araçları durduran teröristler yolcuları aşağı indirdi. Kimliğini gizleyen muhabirimiz bölücü örgüt üyelerininin elinden kurtulmayı başardı. Elinde uzun namlulu silah bulunan terörist araçlarından indirdikleri kişilere kısa bir konuşma yapmanın ardından araçları ateşe verdiler.

Araçları yakılan yolcular canlarını zor kurtardı. Ölüme çok yaklaşılan o anlar Ajans Habertürk Muhabiri Zülfikar Ali Aydın'ın kamerasına işte böyle yansıdı...

 (VİDEO) İŞTE O ANLAR>>>

İstanbul'da Hicran Akkaya kendisini taciz eden genci yakalattı.


İstanbul'da, avukat Hicran Akkaya Şenol, sabah koşusu yaptığı sırada kendisini taciz eden genci, 2 kilometre kovalayıp yakalattı. Şenol, "Yapılanın yanına kâr kalmaması için kovalayıp yakalattım" dedi

İstanbul Şişli'de, sabah sporu yapan avukat bir gencin tacizine uğradı. Olay, İstanbul Şişli'de Piyalepaşa Bulvarı'nda dün saat 09.25 sıralarında avukat Hicran Akkaya Şenol spor için kaldırımda koşarken yanından geçtiği 25 yaşındaki M.Ç.'nin elle tacizine uğradı. M.Ç.'ye tepki gösteren Şenol, M.Ç.'nin kaçması üzerine "Sapık var yakalayın" diye bağırdı. Avukatın çığlığı üzerine M.Ç. görgü tanıkları ve kendisi tarafından takip edildi. Yirmi dakika boyunca yaklaşık iki kilometrelik kovalamaca yaşandı. Şenol, M.Ç.'nin peşinden koşarken, polisi arayıp kaçış noktasını bildirdi. Yolda rastladığı inşaat çalışanlarından yardım istedi. Sonuçta da polis, M.Ç.'yi Okmeydanı'na doğru kaçarken yakaladı. Şenol'u taciz ettiği iddiasıyla Feriköy Polis Merkezi'ne getirilen M.Ç. sorgusunda işsiz olduğunu ve taciz gibi bir eylemde bulunmadığını sadece laf attığını söyledi. Taciz gerekçesiyle gözaltına alınan M.Ç. ifadesinde ise "Ben öyle bir şey yapmadım" diyerek kendini savundu. Ancak M.Ç. Feriköy Polis Merkezi'ndeki ifadesinin ardından adliyeye sevk edildi.

VATANDAŞLAR DA YARDIM ETTİ
Yapılanın yanına kâr kalmaması için M.Ç.'yi kovalayıp yakalattığını belirten Şenol, "İşe gitmeden önce sabah sporuna çıktım. Koşarken bir şahıs eliyle kalçama dokunup sözlü tacizde bulundu. Yalnız olduğum için önce etrafıma baktım, çok korktum. Bağırıp kovalamaya başladım. Birkaç kişi bana katıldı. Şahıs, dikenli çalılıkların arasına daldı. Yakalanması için gayret sarf ettim. Okmeydanı yoluna çıktığında polisi aradım. İnşaatçılardan yardım istedim. Sonuçta da yakalattım. Birçok kadınımız tacize uğruyor. Ya utancından ya da rezil olmamak için sesini çıkarmıyor. Bu da tacizcileri ve sapıkları teşvik ediyor. Bu insan bir sonraki gün başka bir kadına tecavüz de edebilirdi" dedi.

Galatasaray Brezilyalı Kaka ile ilgileniyor - Kaka Transfer edilecek mi?

Real Madrid'in Brezilyalı yıldızı Kaká'nın menajerlerinin Galatasaray'la da temasta olduğu öğrenildi. Los Galacticos'tan ayrılmasına kesin gözüyle bakılan yıldz futbolcu için eski takımı AC Milan birinci alternatif olarak gözüküyor; ancak menajerleri Milan dışında pek çok opsiyon olduğunu söylüyorlar.


Kaká'nın temsil hakları, Türkiye'de forma giyen pek çok Latin Amerikalı futbolcunun temsil haklarını elinde bulunduran ünlü menajer Juan Figer'in elinde ve Figer'in şirketinde Kaká'yla ilgili operasyonlara Cristian bakıyor.

GALATASARAY GERÇEKTAN KAKA'YLA İLGİLENİYOR

Cristian, Radyospor'dan Özgür Sancar'ın "Galatasaray gerçekten Kaká'yla ilgileniyor mu? İstanbul Kulübü'nden kiralık olarak transfer teklifi aldınız mı?" sorusuna "Evet, Galatasaray futbolcumuzla kesin olarak ilgileniyor. Kiralık olarak bir seçenek var. Şu an itibariyle daha fazla detay veremem; ama Galatasaray, Kaká'yı transfer etmek istiyor. Elbette ki Galatasaray'ın teklifini de diğer bütün seçenekler gibi değerlendiriyoruz" dedi.
Menajeri: Galatasaray Kaka ile ilgileniyor
İSTANBUL'A GELECEK Mİ?

Cristian, "Bu hafta içerisinde Galatasaray'la transfer görüşmesi için Türkiye'ye gelecek misiniz?" sorusuna "Bu konuda daha sonra konuşabiliriz, şu anda açıklama yapmam doğru olmaz" diyerek yanıtladı.

REAL MADRİD'LE ANLAŞMAK KOLAY, KAKA'YLA ZOR

Galatasaray'da yetkililerin Real Madrid'le Kaká'nın 1 yıllığına sarı kırmızılı kulübe kiralanması üzerinde fikir birliğine vardıkları öğrenildi. Buna göre Kaká'nın ücretinin yarısı Real Madrid, diğer kısmı ise Galatasaray tarafından ödenecek. Brezilyalı oyuncu Madrid'te biz sezon için 9 milyon euro kazanıyor.

Kaká'nın Türkiye'de futbol oynamak konusunda bazı çekincileri olduğu öğrenildi. Menajer Cristian'ın İstanbul'a gelmesi yönünde, futbolcunun Türkiye'yle ilgili düşüncelerini değiştirecek bazı formüller üzerinde de konuşulacağı öğrenildi.

MİLAN ÜCRETİ YÜKSEK BULMUŞTU

AS Gazetesi'nde önceki gün yer alan haberde AC Milan Asbaşkanı Adriano Galliani'nin Kaka için istenilen ve Kaka'nın aldığı ücretin, Milan'ın limitlerini çok zorladığını açıklamış, bunun üzerine ise Brezilyalı futbolcu eski takımına dönmek için alacağı ücrette indirim yapabileceğini söylemişti. Kaká'ya PSG de talip olmuştu.

Hakan Ural ve kızının dudak dudağa öpüştüğü fotoğrafın analizi


Son günlerde en çok konuşulan fotoğrafın analizi.

Öncelikle Melisa Can annesi babası boşanmış bir ailenin kızı. Üvey babası ile arası doğal olarak hiç bir zaman iyi olmadı. Kız çocuklarında görülen babaya aşırı  bağlılık  babanın idealize edilmiş bir erkek figürü olarak kızın hayatında çok önemli bir yere sahip olması durumu Melisa için de geçerli..

Fotoğrafın asansörde çekilmiş olması aslında fotoğrafı görenlerin aklına cinsel çağrıışımlar ve bir çeşit fantezi konusunu akla getirmekte. Melisa Can asansörü dikakt çekmesi açısından kasten seçmiş. Bu fotoğrafa farklı bir boyut katıyor. Genelde asansör  gizli ve romantik sevişmelerin mekanıdır.
Melisa Can fotoğrafı önceden planlayarak ve bu teklifi kendisi sunarak çekmiş olduğu  fotoğraftaki halinden belli oluyor. Fotoğraf günün birinde kullanılmak üzere çekilmiş. Asansör gibi bir yerde bu şekilde resim çekilmek planlı bir eylem.
Ayrıca fotoğrafın sosyal medyada paylaşılmak üzere çekildiği oldukça net. Bu fotoğrafın tartişma yaratacağı da  belli. O halde Melisa can  zaten bunu istiyordu ya da bir yerlere mesaj vermek istiyor.
 Melisa Can'ın büyük ihtimalle sevgilisi yok. Buradaki boşluğu babasını idealize etmiş olan kız çocuğu Melisa   benim en büyük sevgilim babamdır mesajıyla kapatmak istiyor..

Fotoğrafda  dikkati çeken asansörde verilen bu pozda gözlerin kapalı olması. Bu romantik çitfelerin birbirilerinin dudaklarını daha iyi hissetmek yaptığı bir reflekstir. Bu yüzden bu resmi görenler bunu bir baba ile kızının yaptığını görürlerse bundan  istemsiz bir şekilde rahatsızlık  duyarlar.

Fotoğraf  büyütüldüğünde bir başka gerçek daha net görülüyor. Melisa'nın iki dudağı kapalı bir biçimde babasının iki dudağının arasında. Bu Melisa'nın masum olduğunu göstermekte.

Babasının eli cebinde ve diğer eli hafifçe kızının  sırtında.. Bu babanın son derece rahat olduğunu göstermekte..


Osman Pamukoğlu Kimdir – (Biyografi, Hayatı, başarıları) videoları


1990-1992 yılları arasında 42.Piyade Alay Komutanlığı, 1993-1995 yıllarında Hakkari Dağ ve Komando Tugayı ve Hakkari Güvenlik Komutanlığı yapmıştir. Hakkari'deki görevi sırasında PKK'ya karşı yapılan en büyük harekât olan Çelik-1 Operasyonu'nu yönetmiştir. Çelik-1 harekatı 19 Mart 1995 günü başlamış ve toplam 37 gün sürmüştür. Operasyona 6 Tugay'dan 35 bin asker ve 10 bin korucu katılmıştır.

Güneydoğu görevinden sonra KKTC Paşaköy'de 28.nci Tümen Komutanlığı'nı üstlendi. 2000- 2001'de Piyade Okul Komutanlığı görevinden sonra 4 Ağustos 2002 tarihinde emekli olmuştur. Pamukoğlu Türk Ordusunda 5 tane Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı'na sahip tek kişidir.


Doğum Yeri: Sinop
Bağlılığı: Türkiye Cumhuriyeti
Rütbesi: Tümgeneral
Birimlerde: 42.Piyade Alay Komutanlığı, Hakkari Dağ ve Komando Tugayı, 28. Mekanize Piyade Tümeni , Piyade Okul Komutanlığı
savaş/çatışma: Çelik-1 Harekâtı
Madalya: 1. Dereceden Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, 2 kez Üstün Cesaret ve Feragat Nişanı ve 5 kez Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı almıştır.

27 Aralık 1947 yılında Sinop’un Gerze ilçesinde doğdu. 11 yaşında girdiği Selimiye Askeri Ortaokulu ile başlayan 43 yıllık askeri eğitim hayatı, Kuleli Askeri Lisesi, Kara Harp Okulu, Piyade Okulu, Kara Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Milli Güvenlik Akademisi ile devam etti.
osman pamukoğlu
1968 yılında Samsun 56. Er Eğitim Alayı 2. Bölük Komutanlığı ile vazifesine başlayan Osman Pamukoğlu; 10 yıl Piyade Subayı, 16 yıl Kurmay Subay olarak, kıta komutanlıkları ve karargah subaylığı görevlerinde bulundu.

1990 – 1992 yılları arasında Edirne – Uzunköprü’de Kurmay Albay olarak görev yaptı ve Birinci Dünya Harbinde (1914-1918) Çanakkale ve Medine savunmasında gösterdiği cesaret ve azmi dillere destan olan 42. Piyade Alayının son komutanı olma şerefini onurla taşıdı.

1993 yılının Mayıs ayında kanlı terör örgütünün Bingöl kırsalında gerçekleştirdiği eylemle tırmanan olaylar sonrasında, Kurmay Albay olan Osman Pamukoğlu gönüllü olarak, dönemin Genel Kurmay Başkanı tarafından 29 Haziran 1993’de Hakkari Dağ ve Komando Tugayı ve Güvenlik Komutanlığı’na tayin edildi. 1993 yılının Ağustos ayında Tuğgenerallik rütbesine terfi ettikten sonra, iki yıl süresince pkk terör örgütüne karşı 4.000 subay – astsubay, 55.000 askere komuta ederek, mücadelede büyük başarılar kazandı. Çarpışmalara bizzat katıldığı için askerleri tarafından “Efsane Komutan” olarak anılmaya başlandı.

1995 – 1998 yılları arasında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’nda Eğitim Başkanı ve Kurmay Başkanı olarak görev yaptı. 1997 yılında Tümgeneralliğe terfi eden Osman Pamukoğlu; 1998 – 2000 yıllarında; Kıbrıs 28. Piyade Tümen Komutanlığı, 2000 – 2001 yıllarında; İstanbul Piyade Okul Komutanlığı, 2001 – 2002 yıllarında ise Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Komutan Yardımcılığı vazifelerinde bulunarak, 2002 yılında Tümgeneral rütbesi ile emekli oldu.

Yüksek cesareti nedeni ile bir adet 1. Dereceden Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, iki adet Üstün Cesaret ve Feragat Nişanı alan Osman Pamukoğlu, Türk ordusunda 5 kez Üstün Birlik Yetiştirme Nişanına sahip tek subay ve general oldu.

Emekli olduktan sonra birçok üniversitede “Liderlik” konferansları veren Osman Pamukoğlu; 2003 yılında yazdığı “Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok” adlı ilk eseri ile en çok satan kitaplar listesinde onaltı hafta birinci sırada kalarak yazarlık hayatına başladı. 2004’de “Ey Vatan”, 2005’de “Kara Tohum” ve “Ayandon”, 2006’da “Yolcu”, 2007’de “İnsan ve Devlet”, 2008’de “Angut” ile 2012'de "Akıllı Ol!" isimli eserlerini yayınladı. Eserlerinde edebiyatın; anı, biyografi, deneme, roman ve öykü tarzlarını kullanarak; siyasi, sosyal, kültürel, kişisel gelişim ve insan doğası konularını kaleme aldı.
28 Temmuz 2008 tarihinde Sinop – Gerze’den yayınladığı “Anadolu ve Trakya’da Yaşayan Türk Halkı Bu Çağrı Size!” bildirisi ile çok büyük bir kitleyi de yanına alarak 36 gün içinde, “Bugün Bizim için 11 Kasım 1938’dir.” Diyerek 4 EYLÜL 2008’de HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ’ni kurdu.

Osman Pamukoğlu; evli ve iki çocuk babasıdır.


1990-1992′de Edirne-Uzunköprü’de 42′nci Piyade Alay Komutanlığı, 1993-1995′de Hakkari’de Dağ ve Komando Tugayı ve Güvenlik Komutanlığı, 1998-2000′de Kıbrıs’ta 28′nci Mekanize Piyade Tümen Komutanlığı, 2000-2001′de İstanbul’da Piyade Okul Komutanlığı vazifelerini yapmıştır. Osman Pamukoğlu, 1. Dereceden Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, 2 kez Üstün Cesaret ve Feragat Nişanı ve 5 kez Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı almıştır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Askeri Kariyer

1990-1992 yılları arasında 42.Piyade Alay Komutanlığı, 1993-1995 yıllarında Hakkari Dağ ve Komando Tugayı ve Hakkari Güvenlik Komutanlığı yapmıştir. Hakkari’deki görevi sırasında PKK’ya karşı yapılan en büyük harekât olan Çelik-1 Operasyonu’nu yönetmiştir. Çelik-1 harekatı 19 Mart 1995 günü başlamış ve toplam 37 gün sürmüştür. Operasyona 6 Tugay’dan 35 bin asker ve 10 bin korucu katılmıştır.



Güneydoğu görevinden sonra KKTC Paşaköy’de 28.nci Tümen Komutanlığı’nı üstlendi. 2000- 2001′de Piyade Okul Komutanlığı görevinden sonra 4 Ağustos 2002 yüksek askeri şura tarafından emekli edilmiştir. Pamukoğlu Türk Ordusunda 5 tane Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı’na sahip tek kişidir.

ESERLERİ
Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok
Kara Tohum
Ey Vatan
Cumhuriyet Dönemi Öncesinde Türkler



Pes 2013 mü Fifa 2013 mü - müthiş rekabet



Futbol oyunları arasında müthiş rekabet...


Fifa mı pes mi bu video ile kıyaslanıyor....



THY'nin yeni reklam yüzü Lionel Messi mi oluyor?


Yurtiçi ve yurtdışında marka bilinirliğini artırmak için tanıtım kampanyaları ve sponsorluklara ağırlık veren Türk Hava Yolları (THY) son atağıyla sesini fazlaca duyuracağa benziyor.

Alınan bilgilere göre şirket, İspanyol futbol kulübünün Barcelona'nın dünyaca ünlü futbolcusu Lionel Messi ile reklam yüzü olması için masa oturdu. THY tarafından yapılan açıklamada, yıldız futbolcu ile görüşmelerin devam ettiği ancak henüz kesin anlaşma sağlanamadığı belirtildi.

TOPÇU AYLAR ÖNCE İŞARETİNİ VERDİ
THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu aylardır futbol dünyasından çok ünlü bir isimle marka yüzü için görüşmelerde bulunduklarını belirtiyordu. Topçu'nun açıklamalarından sonra kulislerde konuşulan isimler arasında Barcelona'nın dünyaca ünlü futbolcusu Lionel Messi'nin ön plana çıktığı öğrenildi. Barcelona kulübünün de resmi sponsoru olan THY'nin Messi ile anlaşmak için pazarlıkların devam ettiği öğrenildi. THY'nin Messi ile anlaşması sonrasında şampiyon tenisçi Caroline Wozniacki ve Los Angeles Lakers'li basketbolcu Kobe Bryant gibi yeni dizi reklam filmi çekeceği ifade ediliyor.

SPORA AĞIRLIK VERİYOR
THY'nin ilk reklam yüzü dünyaca ünlü aktör Kevin Costner olurken, daha sonra spor alanında sponsorluk anlaşmalarına başladı. Öncelikle dünyada futbolun dev kulüpleri arasında bulunan Barcelona ve Manchester United gibi kulüplerle anlaşma imzalayan THY, daha sonra sporcularla da çeşitli hizmetlerini tanıtmak için anlaşmalara başladı. Bu kapsamda NBA'in ünlü yıldızı Los Angeles Lakers'li basketbolcu Kobe Bryant ve şampiyon tenisçi Caroline Wozniacki ile sözleşmeler imzalandı. THY, son olarak Avrupa basketbolunUn zirve organizasyonu Euro League'e 5 yıl boyunca sponsor
oldu.

SPONSOR ZENGİNİ MESSİ
Barcelona'dan yıllık 10 milyon Euro'ya yakın ücret kazanan 25 yaşındaki Lionel Messi, sponsorluk anlaşmalarıyla birlikte dünyanın en çok kazanan futbolcusu olarak biliniyor. Messi, başlıca sponsorları Pepsi ve Adidas'ın başını çektiği şirketlerden yıllık yaklaşık 20 milyon Euro'luk gelir elde ediyor. 2001 yılında Arjantin'in Newell's Old Boys takımından Barcelona genç takımına 'bedelsiz' olarak gelen
Messi'nin günümüzdeki değerinin 120 milyon (285 milyon lira) olduğu ifade ediliyor.

Hakan Ural ile kızının dudak dudağa öpüşmesine yorum ve tepkiler

Asansörde çekilen baba - kızın bu pozu özellikle sosyal medyada çok tartışıldı. Bazıları bu fotoğrafın bir baba - kızın masum sevgisini gösterdiğini düşünürken bazıları ise tam tersi "Çıldırmış bunlar, insan öz kızıyla böyle öpüşür mü?" yorumlarını yaptı. 

Fotoğrafla ilgili yorumları öğrendiğinde çok şaşırdığını belirten ve öfkeden deliye dönen Hakan Ural, "Bu insanların başka işi gücü yok mu? Sosyal medya denilen yer deli dünyası... Orada oyunlar oynuyorlar. 'Bu böyle demiş, bu böyle yapmış' diye yaşıyorlar. İyi bir şey deseler de benim için önemi yok. Onları zırdeli olarak görüyorum. Kime ne yani! Kızımı öperim de koklarım da! Ben o zaman herkese karısıyla, kızıyla ne yapıyorlar onu sorayım? Bu insanlar psikopat mı, kafayı mı yedi? İnsanlarda utanma da kalmamış. Küfür edeceğim şimdi orucum bozulacak" diyerek öfkesini dile getirdi.
Melisa hala bizim için küçük bir kız

Sibel Can, ise konuyla ilgili dün Emirgan'da Star TV Süper Starlife ekibine fotoğrafı yorumladı ve "Baba-kız onlar. Melisa hala bizim gözümüzde küçük bir kız. Bunu konuşmak bile saçma. Çok normal, bana çok doğal geliyor. Fotoğraf baba-kız sevgisini ortaya koyuyor. Gayet doğal, ne diyebilirim ki? Yani buna söylenecek bir şey yok" dedi.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Abiye Ayakkabı Modelleri 2012 - en güzel ayyakkabılar




Bir elbisenin en güzel tamamlayıcısı şüphesiz ayakkabı ve çantadır. 2012 yılının en güzel ayakkabıları ile gecenin en şık bayanı siz olacaksınız...



















Üniversiteye Giriş Sistemi Değişiyor - yeni sistemin özellikleri




Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nda (BTYK), eğitim sisteminin ciddi şekilde revize edilmesi kararının alındığını söyledi.

Sanayi Bakanı Nihat Ergün, "2014 sonuna kadar üniversiteye giriş sistemi yeniden yapılandırılacak" dedi. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nda, üniversiteye giriş sisteminin yeniden yapılandırılması kararı alındı.

Ergün, üniversiteye giriş sisteminin yeniden yapılandırılması kararının alındığını bildirdi.

Yeni üniversiteye giriş sisteminin sadece bilgiyi ölçmeye değil öğrencilerin temel yetkinliklerinin ölçülmesine ağırlık vereceğini belirten Ergün, sistemin 2014 yılı sonuna kadar tamamlanacağını açıkladı. 

Litrelik Şişelere Zam Yapıldı - Pet suyunda oynanan oyunlar



Uzmanlar, arıtma cihazı satanlara karşı vatandaşın uyanık olmasını isterken, bunların birçoğunun suyu temizlemediği belirtildi. Arıtma cihazı satanlardan sonra şimdi de benzer bir oyun litrelik sularda ortaya çıktı. Damacanadan uzaklaşan vatandaş market ve bakkallarda satılan litrelik ve tek kullanımlık pet şişelerdeki sulardan kullanmaya başladı. Talebin arttığını gören fırsatçılar hemen yüzde 50'nin üzerinde zam yaptı. Öte yandan, Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı listede olmayan firmaların sularında da birden bire zamlı tarife uygulanmaya başladı. Daha önce 50-60 kuruş olan sular 1 liraya, 1.5 lira olan sular da 2 liraya çıktı. 10 litrelik sularda ise fiyat 4-5 liraya ulaştı. Vatandaşlar suyu almak zorunda olduklarını belirterek, yetkililerin bu fiyat değişimlerini kontrol etmelerini istiyor.

F1'de Angry Birds Rüzgarı - En popüler uygulamalar



Mobil platformun en popüler uygulamalarından biri olan Angry Birds, F1 pilotu Heikiki Kovalainen ile F1 dünyasına giriş yapıyor.Angry Birds oyununun yapımcısı Rovio, Formula 1 pilotlarından olan Heikiki Kovaleinen ile yeni bir anlaşma imzaladı ve bu anlaşmaya göre ünlü pilot F1 yarışlarına Angry Birds tasarımlı sürücü kaskı ile çıkmayı kabul etti. Önümüzde ki hafta Melbourne’de start verecek olan Formula 1, şimdiden heyecanın doruklara çıkmasını sağladı bile. Bu heyecanın yanında farklı görüntülerin de sahne alacağı yarış serüveni ünlü pilot Kovaleinen ile daha da renklenmeye hazırlanıyor.

Siz de F1 hayranlarından biriyseniz, bu yıl düzenlenecek olan F1 yarışları içerisinde Heikiki Kovalainen’in Angry Birds tasarımlı yeni kaskı ile izleyebilir ve profesyonel yarışçının imza attığı başarılara bu kaskla ortak olduğunu görebilirsiniz.

Emeklilik Yaşı Kaç Olacak - Çalışma Bakanı Çelik'in açıklamaları




Çalışma Bakanı Çelik, emeklilik yaşı ile gazetecilerin yıpranma hakkı konularında açıklamalarda bulundu.
Çorum'da valiliği ziyaret eden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, bir gazetecinin emeklilik yaşının aşağı çekilip çekilemeyeceği sorusu üzerine, geçmiş dönemde bunun yapıldığını ve bedellerinin hala ödenmekte olduğunu söyledi.2036 yılında Türkiye'de 60 yaş emekliliğinin gerçekleşeceğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti

Dünyanın her yerinde emeklilik yaşı 60-65 şimdi de 70 yaş konuşuluyor. Biz de emeklilik yaşı 49. Bunun daha aşağı olamayacağını aklı selim herkes tahmin eder. Erken yaş emekliliği teşvik eden hükümetlerin faturasını bizler, çocuklarımız ve torunlarımız ödüyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde 49 yaş emeklilik yok iken bugün bunu daha aşağılara çekme yaklaşımı hiç doğru değil. Daha erken emekli olmak isteyenlere 1991 yılını hatırlatırım. Babaları 40 yaşında emekli oldu, şimdi hem babalarına hem onlara hem de torunlarına iş bulmaya çalışıyoruz. 2036 yılında Türkiye'de 60 yaş emekliliği gerçekleşecek.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Oruç Tutanların neden başları ağrıyor?

Sahura bağlı olarak uyku düzenin değişmesi, Ramazan’da uyulması gereken sağlıklı beslenme kurallarına bağlı kalınmaması ve uzun saatler süren açlık.. Tüm bunlar Ramazan ayında baş ağrısının artmasına neden olan başlıca nedenler. Normal zamanlarda baş ağrısı şikayeti ile karşılaşmayan kimselerde bile Ramazan ayında bu rahatsızlık görülebilirken migren hastalarında baş ağrıları dayanılmaz bir hal alabiliyor. Memorial Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Abdullah Özkardeş “Oruç ve baş ağrısı ilişkisi” hakkında bilgi verdi.

Ramazan’ da baş ağrıları artıyor
Ülkemizde Ramazan ayında nöroloji polikliniklerine ve acil servislere, migren krizi nedeni ile başvuruların arttığı bilinmektedir. Aç kalmanın, öğün atlamanın veya oruç tutmanın, beyindeki hangi mekanizmayı tetiklediği bilinmemektedir. ABD’de 28 milyon migren hastası olduğu tahmin edilmektedir. Bunların yüzde25’inin yani 7 milyonunun açlıkla veya öğün atlama ile nöbetlerinin başlayabildiği bulunmuştur. Birçok hasta aç kalmanın migren krizine yol açtığını söylemektedir.
Beslenmeye dikkat etmek önemlidir
Migrenin uzun yıllar sürecek ve ilaç kullanmayı gerektirecek bir hastalık olabileceği ve bu ilaçların ciddi yan etkilere neden olabileceği düşünülürse, migren atağını engelleyebilmek önem kazanmaktadır.
Eğer migren ataklarını tetikleyen bir gıda varsa, ondan kaçınmak gereklidir. Beslenmeye dikkat etmek önemlidir. Eğer bazı gıdaların ağrıyı tetiklediği belirlenmişse ondan kesinlikle kaçınmak gerekir. Açlık migreni başlatabiliyorsa, düzenli bir şekilde sık küçük öğünler alınmalıdır.
Bu nedenle açlığın tetiklediği migren ağrıları olan hastaların oruç tutmaları sağlıkları açısından sakıncalıdır. Oruçlu iken ağrıyı çekmenin yanında, gerekli tedavinin yapılamaması da ayrı bir konudur. Oruçlu iken yaşanılan migren ağrısının maluliyeti, normal zamanda olabilecek migrenin maluliyetinden daha fazla olacaktır. Açlık ile migreni etkilenmeyen hastaların oruçlu olmaları problem yaratmaz.
Ağrı sırasında bulantı da olabilir
Baş ağrıları insanlığın en büyük problemlerinden biridir. Her insan hayatı boyunca en az 3 kez şiddetli baş ağrısı yaşamaktadır. Baş ağrıları, geniş bir hastalıklar grubudur ve birçok türü bulunmaktadır. Migren ve gerilim tipi baş ağrıları, 2 önemli ve sık grubu oluşturmaktadır.
Migren erkeklerin yüzde 6 ve bayanların yüzde18’inde görülür. Migren, ataklar halinde gelen, saatlerce sürebilen, genellikle başın bir tarafını tutan ve zonklayıcı tarzda ağrıya neden olan bir hastalıktır. Ağrı sırasında bulantı olabilir. Ayrıca hastalar ışığa, gürültüye ve kokulara karşı hassas olabilirler.
Migren atağını başlatabilen veya atak geçirme riskini artıran bazı özel durumlar vardır. Bunlara migren tetikleyicileri denilmektedir. Bunlar migrenin nedeni değildirler, fakat migrene neden olan sinir sistemi olaylarını aktif hale geçirirler. Her migren tetikleyicisi, tüm hastalarda ağrıya neden olmazlar. Aynı hastada da aynı faktör her zaman ağrıyı başlatmayabilir. Baş ağrısı günlükleri tutarak, bu tetikleyici faktörleri belirlenebilir. Eğer bir tetikleyici belirlenebilmişse, ondan kaçınarak atak riskini azaltmak mümkün olabilecektir.
Oruç Tutarken Baş Ağrısı Sorunları ve Öneriler
Oruç saatlerinin uzaması ve buna bağlı olarak aç ve susuz kalma süresinin artması insan vücudunda bir takım ağrıların oluşmasına da sebep oluyor. Özellikle de gün boyunca çalışmak zorunda kalanlarda… Ancak çok şiddetli bir ağrıyla karşılaşmadığınız sürece orucunuzu bozmadan bu ağrıları gidermek mümkün. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Algoloji Uzmanı Prof.Dr. Ayşen Yücel, orucun vücutta yol açtığı ağrıları ve çözüm önerilerini anlattı.
Oruç tutmak ne tür ağrılara neden olabilir?
Oruç tutmak çok çeşitli ağrılara neden olabilir. Bunların başında beslenme düzeninin değişmesi ve çok uzun süre aç kalınması nedeniyle oluşan, mide-barsak sisteminden kaynaklanan ağrıları sayabiliriz. Gene oruca bağlı olarak, kan basıncı oynamalarına bağlı bir takım sorunlar ortaya çıkabilir. Bu durumun da baş ağrısı olarak karşımıza çıktığını görebiliriz. Veya diğer bir örnek de, bazı hastalarda, ani kan şekeri düşmesine bağlı olarak çok şiddetli baş ağrısı gelişebilir.
Kronik ağrısı olan kişilerde de oruç tutmak bu ağrıyı tetikleyebilir. Örneğin migren, buna verilecek en güzel örnek. Açlık, migrenin birçok türünü tetiklemektedir. Dolayısıyla bir migren hastası oruç sırasında ciddi migren ataklarıyla karşılaşabilir. Oruç sırasında rastlanan bir diğer ağrı da gerilim baş ağrısı. Her ne kadar gerilim baş ağrısı farklı faktörlerle oluşsa da oruç sırasında ; özellikle geceleri sahur nedeniyle uyku düzeninin bozulması nedeniyle oluşan uykusuzluğun yarattığı stres, açlığın da eklenmesiyle kişilerde gerilim baş ağrısına yol açabilir. Oruç sırasında meydana gelebilen bir başka ağrı da, ciddi anlamda kafeinli içeceklere bağımlılığı olan kişilerde rastlanan baş ağrılarıdır. Normalde baş ağrısı çekmeyen bu kişilerin, oruç nedeniyle kafeinli içeceklerin birden kesilmesi nedeniyle baş ağrısı çektiklerini biliyoruz.
Oruç sırasında meydana gelen hangi ağrıları ciddiye alıp oruç bozmak gerekir?
Eğer daha önce hiç böyle bir ağrıyla karşılaşmadıysak, yani akut ağrı dediğimiz, ani başlayan ve vücutta meydana gelen herhangi bir bozukluğun habercisi olan bir ağrı varsa bunu ciddiye almak gerekir. Örneğin hastanın hiç mide ya da karın ağrısı yokken oruçluyken çok şiddetli bir karın ağrısı başladıysa veya barsak düzeninde bozuklukla birlikte şiddetli bir karın ağrısı, beraberinde kusma gibi belirtiler varsa tabii ki bunu ciddiye almak gerekir. Ama kronik ağrılı bir hasta, migren hastası gibi, zaten bu atağı herkesten daha iyi tanıyacaktır. Orucu sırasında meydana gelebilecek atağın tedavisi için orucunu bozması gerekir.
Hem oruç tutmak hem de bu ağrılardan korunmak mümkün mü?
Bir kısmı için mümkün. Örneğin, kişide herhangi bir mide-barsak şikayeti varsa oruç tutmaya başlamadan önce mutlaka bir gastroentrologa danışarak böyle bir sürece girilip girilemeyeceğinin sorulması lazım. Ama migren benzeri ağrısı olan hastalardan bazıları, koruyucu tedaviyi sürdürmek kaydıyla oruç tutabilir. Örneğin, ayda 2-3 migren atağı olan bir hasta, atak gelmesin diye koruyucu tedavi alıyorsa, ilaç alım saatini ramazana göre düzenleyip, kriz sayısı da az olduğu için orucunu sürdürebilir. Ancak yine migren hastaları için uyarıda bulunmamız lazım çünkü açlık, yüzde 100 migren ataklarını tetikleyen bir durumdur.
Sık atağı olanlar ve çok şiddetli atak geçiren hastalar atağın geleceğini hissederler ve önceden ilaçlarını alırlar. Ancak oruç sırasında bu şansı bulamayacakları için bu kişilerin çok şiddetli atak geçirme olasılığı vardır. Bu durum, kişiden kişiye farklılık gösterdiği için mutlaka kişi kendini test etmelidir. Ama eğer yapamıyor ve şiddetli ağrıyla karşılaşıyorsa oruç tutmak konusunda ısrarcı olmamalıdır. Diğer yandan şöyle bir bakış açısı da var; oruç, insanda bir manevi rahatlama ve huzur yarattığı için gerilim tipi baş ağrılarında azalmaya neden olabilir. Gerçekten de kişi, kendini daha rahat ve huzurlu hissettiği için ve dolayısıyla gerilimi azaldığı için oruç sırasında gerilim ağrılarında bir azalma meydana gelebilir. Ancak bu kişiden kişiye değişir.
Şartları uygun olan, uyku düzeni bozulsa bile yeterli saat uyuyabilecek olan, ilaçlarını düzgün bir şekilde ve oruca uygun bir şekilde kullanabilecek olan kişiler oruçlarını tutabilirler. Ama şiddetli ağrıyla karşılaşan kişiler bunu ciddiye alıp eğer devam edemiyorsa oruç tutmakta ısrar etmemelidirler. Çünkü oruç, ağrılı hastalarda dengeyi çok ciddi bozabilir.
Oruç bozulmadan ağrı geçirilebilir mi?
Eğer hafif ve orta şiddette bir ağrıysa kişi nefes ya da gevşeme egzersizleriyle bu ağrıyı geçirebilir. Ama ağrıyı çeken kişinin bu egzersizleri nasıl uygulayacağını bilmesi gerekir. Fakat ağrı orta şiddetten fazlaysa, bu egzersizlerin faydası olsa bile tam olarak ağrıyı geçiremeyebilir.
Bunun yöntemleri nelerdir?
Özellikle gerilim ağrılarında nefes ve gevşeme egzersizlerinin yanı sıra dikkati dağıtma egzersizleri uygulanabilir. Dikkati dağıtma egzersizleri; başka bir şeyle uğraşma, müzik dinleme veya kişinin kendisinirahatlattığını önceden bildiği herhangi bir şeyle uğraşması şeklinde gerçekleştirilir. Ayrıca imkan varsa, loş ve sessiz bir ortamda uzanma, temiz havaya çıkma gibi bir takım tedbirler de ağrının azalmasını sağlayabilir. Nefes egzersizleri tıpkı doğum sancıları sırasında uygulandığı gibi yapılabilir. İnsanın vücudunu zihni ile yönlendirerek kontrol altına almasını sağlayan birçok yöntemden biridir. Ağrıyı kendi kendinize kontrol etmeye çalışırken bir yandan da vücudun iyi oksijen almasını sağlayarak, dokulara daha fazla oksijen göndererek ağrıyı azaltma üzerine yapılan egzersizler ağrı kontrolünde çok yararlı olmaktadır. Aynı şekilde gerilim ağrılarında, özellikle de kas kökenli gerilim ağrılarında çok sık kullanılan insanın kendi kendine kaslarını gevşettiği gevşeme egzersizleri de çok yararlıdır. Ve bu egzersizlerin sessiz, sakin bir ortamda, mümkünse sevilen bir müzik eşliğinde yapılması çok faydalı olur. Ama her ikisi için de kişiye önceden bir uzman tarafından bu konuda eğitim verilmiş olması gerekir.
Oruç sırasında başı ağrıyan kişilere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
Eğer kişide ataklar şeklinde gelen bir ağrı varsa ancak atak sıklığı ayda 1-2′den fazla değilse ve ilaç dışı yöntemlerle de ataklarını geçirebiliyorsa, sahur ve iftar öğünlerini düzgün takip etmek kaydıyla bu kişiler oruç tutabilirler. Yalnız bu dönemde fazla miktarda kafeinli ürünleri tüketmemeleri gerekir. Çünkü ani kafein eksikliğiyle birlikte ek bir baş ağrısı meydana gelebilir. Eğer kişi düzgün bir ilaç tedavisi almak zorunda ise ve bu tedavi sahur ve iftar saatlerine uydurulamayan bir tedavi ise oruç tutmakta ısrar etmemesi gerekir. Bunun dışında, kronik ağrısı ve herhangi bir sağlık sorunu olmayan kişilerde oruç sırasında şiddetli bir ağrı görülüyorsa bu kişinin hemen bir doktora başvurması gerekir..
Ofiste pratik çözümler:
Eğer iş gününde oruç tutuyorsanız ve başınız ağrımaya başladıysa aşağıdaki önerileri uygulayabilirsiniz:
Açık havaya çıkıp yürüyüş yapın ve derin derin nefes alın.
Bulunduğunuz ortamda mümkünse kapınızı kapatıp ışığı azaltarak yarım saat kadar uyuyun.
Eğer nasıl yapılacağını biliyorsanız hemen kas gevşetici egzersizleri ya da nefes egzersizlerini uygulayın.
Buna rağmen ağrı hala şiddetleniyorsa dayanılmaz boyuta ulaşmadan orucunuzu bozarak bir şeyler yiyin.
Çalışıyorsanız iftar ve sahura biraz daha DİKKAT etmelisiniz


Yazının Devamı: http://www.renkliweb.com/saglik/saglik-bilgisi/oruc-tutarken-bas-agrisi-neden-olur.html#ixzz22anm0a00
Anasayfa: RenkliWEB

Epilepsi Hastaları Oruç Tutmalı mı?

Ben 6 yıl öncesinde tesadüfen epilepsi hastası olduğu mu öğrendim. Ama hiç nöbet geçirmedim. Konya tıp fak. hastanesinde bir nöroloji doktorunun bir buçuk yıllık ilaç tedavisini kullandım. Ondan sonra kullanmama gerek olmadığını söylediler. Normal hayatıma devam ettim. Ama her yıl bir kere EEG çektiriyorum. Bu yaz yeniden çektirdim ama doktorum hafiften bir şeyler var ama önemsenecek bir şey değil dedi. Ama oruç tutma belki hastalanırsın diyor. Sizce de tutmamalı mıyım orucu mu? Bu hastalık her an ortaya çıkabilir mi?
Prof.Dr. Safiye Bilgin Cevabı:
Merhaba. Sizin öncelikle epilepsi olup olmadığınızın netleşmesi gerekir. Nöbetiniz olmadığını belirtmişsiniz. Nöbet yoksa epilepsi de yoktur. EEG’de bozukluk çıkması, nöbet olmadığı durumlarda bir şey ifade etmez. Eğer epilepsi iseniz en az 2 yıl hiç nöbet geçirmez ve bunun sonunda çekilen uyku EEG’si de normal bulunursa ilaç azaltmaya başlayabilirsiniz. Epilepside ilaç kesimi birden değil azaltarak yapılır. İyi günler.

Sara Hastaları ve Oruç

Sara hastaları oruç tutabilir mi? Bu sorunun cevabı nöbet türüne ve tedavi şekline göre değişir. Özellikle son yıllarda üretilen nöbet engelleyici ilaçların günlük kullanımları oruç tutmaya engel teşkil etmemektedir. Nöbetleri kontrol altında olan hastaların uyku düzenine dikkat etmek kaydı ile oruç tutmalarında bir sakınca olmadığını görüyoruz. Hatta oruç bazı sara hastalarında nöbetlerde seyrelme nedeni olabiliyor. Ancak bu hastalar hekim gözetiminde oruç tutmalılar. Özellikle tedavilere dirençli sara hastaları oruç tutma konusunda dikkatli olmalı.
Dr. Ali Akben
Bizim tavsiyemiz ise sara hastalarının doktoru ile görüşerek karar vermesidir.Doktor oruç tutmasının sakıncalı olduğunu söylüyorsa bir alime de danışarak tutmaması daha doğru olur.

Oruç Tutması Sakıncalı Olan Hastalıklar

Oruç, uzmanlar tarafından sağlıklı kişilerde midenin dinlenmesi ve vücutta detoks etkisi yapması nedeniyle yararlı bulunurken; hastalar için ise bazı sağlık problemlerini beraberinde getirmesi nedeniyle önerilmiyor. Ramazan ayı süresince yaşlı ve hamilelerin yanı sıra kalp, hipertansiyon, şeker hastalığı, ülser ve ruhsal problemler gibi kronik hastalığı bulunanların oruç tutmaları sakıncalı olduğu belirtiliyor.
Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü uzmanları, kronik hastalara oruç ile ilgili uyarılarda bulundu.

Kimler Oruç Tutmamalı?

Hastalık, insanın hayati fonksiyonlarının düzenli bir şekilde devam etmemesi veya etraftan gelen uyarılara cevapta yetersiz kalma halidir. Hastalık, oldukça ciddi ve tedavi gerektiren bir durum olabileceği gibi basit bir rahatsızlık da olabilir. Ramazan ayı süresince özellikle kalp, hipertansiyon, şeker hastalığı, ülser ve ruhsal problemler gibi kronik hastalığı bulunanların oruç tutmaları sakıncalıdır. Ramazan ayı süresince ağır yiyeceklerin tüketilmemesi, bol sıvı alınması ve ağır sporların yapılmaması gerekir.
Ramazan ayında bazı özel durumu olanların da oruç tutması sakıncalıdır. ”Parkinson, Alzheimer, sara, psikiyatrik bozukluk, kanser, kronik böbrek yetmezliği olanlar, yaşlı ve vücutça düşkün kişiler, düzenli olarak ilaç kullanması gerekenler, ameliyatlı veya ameliyatın dinlenme döneminde bulunanlar, hamile veya çocuk emzirenlerin de oruç tutması sakıncalı olabilir.
Oruç tutulmasının sakıncalı olduğu hastalıklar şöyle özetlenebilir:
  • Tedavisi zor ya da ciddi bir hastalık sebebiyle bir ameliyat geçirmiş ve mutlaka beslenmesi gereken hastalıklar. Bu gruba tüm kanserli ve önemli ameliyat geçirmiş hastalar dahil edilebilir.
  • Devamlı ilaç kullanmayı gerektiren ağır kalp, böbrek, karaciğer hastaları, ağır şeker hastalığı olan kimseler.
  • Şiddetli ağrılı hastalıkları sebebiyle ilaç kullanması gereken kimseler, ülser hastalığı ve diğer sancılı hastalıkları olanlar
  • Mevcut bir hastalığın oruç sebebiyle daha ağırlaşabileceği ya da sıhhatin bozulacağından endişe edilen hastalıklar, (Tüberküloz ve diğer ateşli hastalıklar gibi)
Şeker hastaları ve oruç: Şeker hastalığında beslenme biçimi çok büyük bir önem taşır. Şeker hastalığı olanların 3 ana ve 3 ara öğün olarak beslenmesi yani sık sık yemek yemesi gerekir. Oysa şeker hastası olanlar oruç tutarken, tedavide olması gerekenin aksine akşama kadar aç kalırlar ve şekerleri düşer. İftarda yenen yemeklerle vücuda fazla miktarda glikoz kaynağı girdiğinden şeker normal düzeyinin çok üstüne çıkar. Şeker hastalığının tedavisinde vücuda çok fazla şeker kaynağı sokmamak ve pankreası zor durumda bırakmamak gerekir.
Tokluk kan şekeri yüksekliği, kalp hastalıkları riskini de artırır. Şeker hastalarının kanında çok miktarda bulunan şekerin damar sertliğine neden olması nedeniyle kalbe gelen kan miktarı azalır. Bunun sonucu olarak göğüs ağrısı, kalp krizi veya ani kardiyak ölümler ortaya çıkabilir. Öğünlerden iki saat sonra ortaya çıkan tokluk kan şekeri yüksekliği de bu riski arttırabilir.
Şeker hastalığı olmayan kişilerde yemekten sonra pankreasta üretilen insülin hormonu hızlı bir şekilde salgılanırken, şeker hastalarında, bu hızlı erken dönem insülin salgılanması kaybolur. Açlık kan şekeri normal olan kişilerde öğünlerden 2 saat sonra ölçülen kan şekeri yüksek olabilir ve gizli şeker bulunabilir. Sadece açlık kan şekeri kontrolü ve şeker hastalığı tanısında yetersiz olup, 100 hastadan 31’inin açlık kan şekerinin normal olmasına rağmen tokluk kan şekerine bakıldığında şeker hastası olduğu görülür.
Şeker hastalarını ilaç tedavisi ve diyeti kendi başına bırakması sakıncalıdır. İlaç ve insülin alan, hatta diyet yapan şeker hastalarının bunları kesinlikle aksatmaması gerekir. Çünkü bu ilaçların etki süreleri 8-12 saat arasında değişir ve hasta bu ilaçları almayı kendi başına bırakırsa kalp ve tansiyon hastalıkları riskini daha da artırır. Yaşam boyu süren, kronik bir hastalık olan şeker hastalığı, tanı konulduğu ilk dönemde kişilerde ruhsal ve sosyal sorunlar da yaratır. Dolayısıyla şeker hastalarının hormonal değişikliğe neden olan stresten uzak durmaları gerekir.
Ülserli hastalar ve oruç: Peptik ülser; mide veya oniki parmak bağırsağında (duodenum), bazen de yemek borusunda oluşan bir yaradır. En sık on iki parmak bağırsağının başlangıç kısmında ve midede görülür. Açlık ağrıları şeklinde veya özellikle gece uyandıran ve sırta yayılan karın ağrıları, yanma, kaynama, hazımsızlık, halsizlik şeklinde ortaya çıkabilir. Ağrılar midenin boş olduğu zamanlarda, öğün aralarında veya yemekten sonra belirginleşir. Birkaç dakika ya da birkaç saat devam edebilir. Açlık, özellikle 12 parmak bağırsağı ülserinin seyrini olumsuz yönde etkiler. Ramazan aylarında birçok kimsede ülser ağrılarında artma, kanama, ülserin delinmesi gibi sorunlar ortaya çıkar. Ülkemiz hastanelerinde, ramazan aylarında ülserin delinmesi veya ülser kanaması nedeniyle yatan hastaların sayısında belirgin bir artış gözlenir. Ülserli hastaların oruç tutmamaları doğru olur ya da özel veya ciddi önlemlerin alınması gerekir.
Hipertansiyonlu hastalar ve oruç: Oruç tutan hipertansiyon hastalarının tedavilerine dikkat etmemeleri durumunda önemli sorunlarla karşılaşabilirler. Ramazan ayının başlaması nedeniyle oruç tutan hipertansiyon hastaları oruç tutmaya başlamadan önce mutlaka doktorlarına başvurmaları gerekir. Doktoru tarafından oruç tutmalarına izin verilen hipertansiyon hastalarının iftarda aşırı yemek yememeye dikkat etmeleri şarttır. Ramazan ayının ilk günlerinde yüksek tansiyona bağlı sağlık sorunları daha sıktır. Hipertansiyon hastalarının ilaçlarını aksatmadan kullanmaları gerekir. ”Ramazan ayında oruç tutan hipertansiyon hastaları tedavilerine dikkat etmezlerse önemli sorunlarla karşılaşabilirler. İlaçların iftarda mı, sahurda mı alınması gerektiği mutlaka doktora sorulmalıdır.
Kalp hastaları ve oruç: Ramazan ayının yaz aylarına rastladığı dönemlerde hem oruç tutulan süre daha uzun sürmekte, hem de sıcaklık nedeniyle terlemenin artması sonucu sıvı kayıpları artmaktadır. Vücudumuzun bu değişen düzene uyum sağlaması bazen üç haftayı bulmaktadır. Bu durum özellikle kalp hastalarının tedavisinde bazı zorluklara yol açar ve ilaç alım saatlerinin yeniden düzenlenmesini gerektirir. Günümüzde birçok kalp ilacı günde tek doz veya iki dozda kullanabilmektedir. Bu nedenle oruç tutmayı düşünen hastalar mümkünse Ramazan başlamadan kendilerini takip eden doktor ile görüşerek en uygun ilaç kullanım şeklini oluşturmaları gerekir. Ciddi kalp yetersizliği olan hastaların tedavileri bazen iftar ve sahur arasına sınırlanamaz. Bu grup hastalar doktorlarının önerileri çerçevesinde hareket etmeli ve eğer doktoru izin vermiyorsa oruç tutmamaları gerekir. Çünkü bu grup hastaların iyilik hali ancak düzenli kullandıkları ilaçlarla sağlanabilmektedir.
Böbrek hastaları ve oruç: Böbrek yetersizliğinde en kesin tedavi bol su içilmesi olduğundan, böbrek hastalarının oruç tutmaları sakıncalıdır. Böbrek yetersizliği olanların oruç tutmaları halinde yetersizlik daha da ilerler. Ramazan ayında böbrek hastaları, iftar ile sahur arasındaki dönemde su açıklarını kapatamadıklarından, hastalığının farkında olmayan birçok kişi, ramazan sonrası böbrek yetersizliği nedeniyle doktora başvurur. Diğer taraftan böbrek taşı olan hastaların susuz kaldığı dönemlerde şikayetleri artabileceğinden dikkatli olmaları gerkmektedir.
Psikiyatri hastaları ve oruç: Şeker, tansiyon, kalp ve diğer organik hastalıkların yanı sıra, psikiyatrik hastalığı olanlarında oruç tutması uygun değildir. Ağır depresyonlarda, panik ataklarda ve sürekli kaygı bozukluklarında da oruç tutmak gerekmez. Kişi mutlaka oruç tutmak istiyorsa bunu devamlı gittiği doktoruna danışmalıdır. Doktor müsaade etmiyorsa tutmamalıdır.
Her sene Ramazan ayında hastalarımızın birçoğu oruç tutup tutamayacaklarını sorarlar. Psikolojik tedavi gören insanların bir kısmının kullandığı ilaçların kanda çok dengeli olması gerekir. Mesela “manik depsesif ” rahatsızlıkta sürekli ilacı kullanması gerekir. Bu hastalık nöbet nöbet bazen depresyon bazen manik atakla tekrarladığından devamlı ilaç almak gerekir. Diğer taraftan hem epilepsi (sara) olan hem de psikiyatrik tedavi gören insanlarımızın da aksatmadan ilaç almaları gerekir. Oruçlu hastalarda metabolizma açlığa göre düzenlenir. Kandaki elektirolitler (sodyum, potasyum, kalsium.), bazı enzimlerin seviyeleri ve oranları değişir. Kullandıkları ilaçların etkileştiği proteinlerin miktarı değişebilir ve ilaçların kan seviyeleri bozulabilir. Bu nedenle bu hastaların oruç tutmaları uygun olmaz.
Ramazan ayında bazı kişiler alkolü birden bırakabilmektedirler. Bu kişilerin bir kısmında kesilme belirtileri olabilir. Titreme, terleme, sinirlilik, uykusuzluk, gerginlik gibi belirtilere ilave olarak ciddi nöbet ortaya çıkabilir (deliryum tremens ). Bu durumda kişinin bilinci bulanıklaşmakta, ciddi davranış ve uyum bozuklukları, epilepsi nöbetleri, halüsinasyonlar, koma belirtilerine varana kadar değişen durumlar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle alkol sorunu olanların “geçmiş yıllarda ramazanda alkolü bıraktıkları halde, hiçbir şey olmasa dahi” bir doktor gözetiminde bunu yapmaları doğrudur. Çünkü, deliryum gelişmesi durumunda vakaların yüzde 10-15 ‘i ölümle sonuçlanabilir.

Başbakan Tayyip Erdoğan: "Camileri Devlet değil Hayırseverler yapıyor"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cuma günü ibadete açılan Üsküdar'daki Hazreti Ali Camisi'ni ziyaret etti, burada öğle namazını kıldı. Erdoğan, Üsküdar Kısıklı'da ki ikametinden çıkarak yaklaşık bir kilometre uzaklıktaki Burhaniye'deki camiye geldi. Öğle namazını burada kılan Erdoğan'a Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın eşlik etti.

Çıkışta vatandaşlara hitap eden Başbakan Erdoğan, mahalleli olarak görmek ve Ramazan gününde vatandaşlarla bir arada bulunmak istediğini söyledi. Caminin yapımında emeği geçen tüm hayırseverlere teşekkür eden Erdoğan, mimarından mühendise kadar herkesi özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ı ve caminin dernek yönetimindekileri kutladığını kaydetti.

"Hayırseverlerimiz vasıtasıyla..."

Başbakan Erdoğan, ''Şunu da bilmenizi istiyorum. Kesinlikle Mimar Sinan Camisi'nde olduğu gibi Hazreti Ali Camisi'nde de Selmani Farisi'de de buralar asla devlet eliyle yapılan yaptırılan camiler değildir. Hayırseverlerimiz vasıtasıyla yapılan yaptırılan camilerdir. Bizim milletimiz hayırseverdir. Yeter ki eseri görsün, aldatılmadığına inansın, işte hemen anında bu tür eserler çıkıveriyor. İnşallah buna benzer birçok eser ülkemizde yükselecektir. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Hazreti Ali Camisi'nin bu çevredeki gerek Emniyet gerek Burhaniye mahallelerinde oturanlara ve tüm halka hayırlı olmasını ve buradan birçok yavrunun yetişmesini diliyorum" dedi. Başbakan Erdoğan, cami avlusunda bir süre vatandaşlarla sohbet ettikten sonra alkışlar eşliğinde buradan ayrıldı.

Cami, 3,5 dönüm araziye kurulu. 550 metrekare oturum alanı olan caminin 35 araçlık otoparkı var. Üstteki 250 metrekarelik mahfille birlikte ibadet alanı 750 metrekareye çıkıyor. Avluyla birlikte 2 bin kişilik cami. Osmanlı mimarisi ve modern-klasik mimarinin bir örneği. Küfeki taşıyla kaplanmış cami, çift minareli. Hayırseverlerin yardımıyla yapılan cami 5,5 ayda bitirildi. Caminin yapımı için 7 milyon TL harcandı.

İtfaiye Teşkilatının Tarihçesi - Kuruluş amacı

Yangın söndürme teşkilâtına «itfaiye» denir. İnsanlar, korkunç şekiller alan yangınları söndürmek için ilk çağlardan beri, ellerindeki imkanlarla çalışmışlar, zamanla bu, her toplulukta gerekli bir teşkilata bağlanmıştır.
Teşkilatlanmış ilk itfaiye ekiplerini Orta Avrupa’da, Macaristan’da, Fransa’da görüyoruz.
Yangın söndürme işinin teşkilat haline gelmesi, tulumbanın keşfinden sonradır. Fransa’da, Amerika’da atlı arabalara bindirilmiş tulumbalar kullanılmıştır. İtfaiyeciler de, sürücünün arkasındaki sıralara otururlar, bir kısmı ise ayakta dururlar, çan çalarak yangına giderlerdi. Bu yüzyılın başında, Londra’nın meşhur ticaret sarayı Kristal Palas’ın baştan başa yanmasına sebep olan büyük yangınlardan sonra daha başka söndürme usullerine başvuruldu.
İstanbul’da yangın sördürme konusunda ilk resmi teşebbüs XVI. yüzyılda yapılmış, devrin İstanbul kadısı bir hüküm yayınlıyarak her evde yangına karşı bir fıçı dolusu su, birer kazma, kürek, bir de merdiven bulundurulması mecburiyetini koymuştu.
İlk Tulumbacı teşkilâtı 1714′te kuruldu. Yangın tulumbası ilk defa Paris’te 1716′da, İstanbulda da 1717′de kullanıldı. 1828′de tamamlanan Beyazıt Kulesi sırf yangın gözetleme işinde kullanılmak için yapılmıştı, bugün de aynı maksatla kullanılır. XIV. yüzyılda yapılmış olan Galata Kulesi de II. Mahmut zamanından beri yangın gözetleme kulesi olarak kullanılır.

En güzel ve romantik Resimli Aşk Sözleri

Aşk Sözleri
Resimli Aşk Sözleri
Aşk Sözleri
En güzel resimli aşk sözleri

Resimli Aşk Sözleri

2012 Miss World Finalistleri Fotoğrafları - En güzel Kadınlar

21 Temmuz 2012 günü 18 Ağustos’ta gerçekleşecek Miss World yarı finalistleri belirlendi. Yraışmanın yarı finaline 24 ülkeden 24 aday kaldı. 2012 Türkiye Güzellik yarışması birincisi Miss Turkey 2012 Açalya Samyeli Danoğlu yarı finale kalamadı. Finalde yarışacak adaylar 10 Ağustos 2012 günü belirlenecek.
İşte Yarı Finalistler:
Avusturalya — Jessica Kahawaty
Bahamalar — Daronique Young
Bermuda — Rochelle Minors

Brezilya — Mariana Notarangelo
Çin — Wen Xia Yu

Curaçao — Stephanie Rose Chang

Çek Cumhuriyeti — Linda Bartosova

Danimarka — Iris Thomsen

Dominik Cumhuriyeti — Sally Aponte Tejada

Finlandiya — Sabina Sarkka

İsrail — Shani Hazan

İtalya — Jessica Bellinghieri

Jamaika —- Deanna Robins

Kazakistan — Evgeniya Klishina

Letonya — Anastasija Skibunova

Makao — Winnie Sin

Moğolistan — Bayarmaa Huselbaatar

Norveç — Karoline Olsen

Panama — Maricely Gonzalez

Paraguay — Fiorella Migliore

Filipinler — Queenierich Rehman

Saint Kitts ve Nevis — Markysa OLoughlin

Amerika — Claudine Book