sponsorlu bağlantılar

9 Ekim 2010 Cumartesi

Suyun öz ısısının yüksek olması

SUYUN ÖZELLEŞTİRİLMESİ TARTIŞMALARI

TÜSİAD’IN ÖNERİSİ, ÖZEL SEKTÖR KATILIMININ MERCEK ALTINA ALINMASI

“Küresel Su Krizine Çözüm Arayışları: Şebeke Suyu Hizmetlerine Özel Sektör Katılımı – Dünya Örnekleri Işığında Türkiye İçin Öneriler” raporu hazırlayan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) 9 Eylül 2008’de düzenlediği “Sürdürülebilir Su Yönetimi” başlıklı konferans ile raporu kamuoyuna sundu. [5]

TÜSİAD’ın Raporu ve Açıklamasından Notlar:

Şebeke suyu hizmeti, dünyada büyük ölçüde, yerel veya merkezi kamu otoriteleri tarafından görülmektedir. Bununla birlikte, İngiltere, Fransa, İspanya, ABD ve bazı Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde anılan hizmet kısmen ya da bütünüyle özel sektör tarafından sunulmaktadır.

Şebeke suyu hizmetinin bir ekonomik mal olarak piyasa içinde fiyatlandırılması yaklaşımı ile birlikte söz konusu hizmetin özel teşebbüsler eliyle yürütülmesi seçeneği gündeme taşınmış ve bu yaklaşım birçok ülkede uygulama alanı bulmuştur.

İlk bakışta tepki çeken bu yaklaşım ile birlikte hizmetin kamu otoritesi eliyle yürütülmesi durumunda ortaya çıkan ve küresel su krizini tetikleyen birçok sorunun da giderilebileceği ileri sürülmektedir.

Şebeke suyu hizmetinin özel sektör tarafından görülmesi bir dizi sorunu beraberinde getirmektedir. Bunlardan birincisi piyasa düzeneği içinde maliyeti yansıtan fiyatların ortaya çıkması sonucunda düşük gelirli kesimlerin temel bir insan hakkı olarak kabul edilen suya erişim hakkından mahrum kalabilecek olmasıdır. Üstelik su krizi sorununun etkilerinin asgariye indirilmesi ve hizmet kalitesinin arttırılmasına yönelik yatırımlar fiyat düzeyini ciddi oranda arttırabilecektir.

Diğer yandan fiyat artışlarının özel teşebbüsün verimlilik artışlarına koşut olarak rekabetin tesisiyle ödünlenmesi mümkündür. Ancak, bu noktada ikinci temel sorun ortaya çıkmaktadır. Şebeke suyu hizmetinin birçok alt basamağı doğal tekel niteliği taşımaktadır. Bu nedenle rekabetin tesisi, diğer altyapı hizmetlerinde olduğu gibi, bir hayli güçtür.

Bu sorun, hizmetin özel teúebbüsler eliyle sunulduğu ülkelerde doğal tekel niteliği arz eden hizmetlerin regülasyona tabi kılınması ve pazar için rekabet, yapısal ayrıştırma ve şebekeye erişim yükümlülüğü gibi rekabeti tesis etmeye yönelik araçlarla aşılmaya çalıúılmaktadır.

Su hizmetlerinin temel bir insani gereksinim olması nedeniyle özel sektörün hizmet yükümlülüğünü üstlenmesi, özelleştirme yönteminden çok, özel sektör katılımı adı verilen yöntemler ile gerçekleştirilmiştir.

Özel sektör katılımı, altyapı hizmetlerinin finansmanı, yapımı, yenilenmesi ve işletilmesine yönelik olarak kamu otoritesi ile özel kesim arasındaki işbirliği biçimlerini ifade etmektedir. Bu amaçla kullanılan araçlar çeşitli tipte sözleşmeler (yap-işlet-devret, imtiyaz, yönetim, kiralama gibi) kapsamında altyapı mülkiyetinin kamuda kalması koşulu ile hizmetin belirli bir süre için özel sektöre devredilmesidir.

Şebeke suyu hizmetleri özelinde özel sektör katılımının beklenen sonuçları vermesi için bir dizi koşulun gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi suyun evrensel hizmet niteliğinin, özellikle düşük gelirli kesimleri korumak bakımından teminat altına alınmasıdır. İkincisi, birinci koşulla ilişkili olarak özel sektör katılımı ile birlikte düşük gelirli kesimlerin hizmete erişimini mümkün kılacak ve piyasa düzeneğinin işleyişini olabildiğince bozmayacak bir destekleme rejiminin kurulmasıdır. Üçüncü koşul, güçlü bir regülasyon rejimi ile yapısal ayrışma, pazar için rekabet ve şebekeye erişim konularını düzenleyebilecek etkin bir rekabet politikasının teşekkül ettirilmesidir.

Regülasyon çerçevesi ülkenin ihtiyaçlarına ve kullanılması planlanan sözleúme yöntemlerine göre belirlenmelidir. Regülasyon, enerji ve telekomünikasyon hizmetlerinde olduğu gibi bağımsız bir idari kurum tarafından gerçekleştirilebileceği gibi, bizzat sözleúme hükümleriyle de yürütülebilecektir...

Ülkemizde atıksu arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfusun toplam nüfusa oranı oldukça düşüktür.

Ülkemizde;
• şebeke suyu hizmetinin sunumunda karşılaşılan temel sorunlar,
• çerçeve su yasasının halen çıkarılamamış olması,
• yüksek kayıp-kaçak oranları,
• plansız şehirleşme,
• hukuki ve idari yapıda gözlenen dağınıklık ve yetki paylaşımındaki belirsizlik,
• AB müktesebatına uyumu,
• toplam su potansiyelinin kullanılmasını ve hizmet kalitesinin yükseltilmesini mümkün kılacak yatırımların kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimlerin kaynaklarından karşılanmasındaki güçlük ve buna bağlı finansman gereksinimi,
• küresel ısınmaya koşut olarak bölgesel kuraklık sorunlarının baş göstermesi ve yönetsel verimsizlik nedenlerinden dolayı,
iyi planlanmış bir regülasyon rejimi çerçevesinde şebeke suyu hizmetlerine özel sektör katılımının sağlanması ile bu sorunların bir bölümünün giderilmesinin ya da etkisinin sınırlandırılmasının mümkün olabileceği düşünülmektedir.
[5]

ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASININ KONUYA BAKIŞI


TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ise 22 Ekim 2007’de yayımladığı raporda su yönetimi ile ilgili tüm politikaların; toplumun tamamının su kaynaklarına ulaşım hakkı olduğu ve su kaynaklarının kamu yararına uygun kullanımı temelinde oluşturulması gerektiğine işaret ediyor. Herkesin ücretsiz, temiz su hakkının güvence altına alınması gerektiği vurgulanan raporda su kaynakları yönetimi üzerine şu görüş ve önerileri sıralanıyor; [4]

• Su varlıklarının korunması ve gelecekteki ihtiyaçların karşılanması için, gerekli araç ve teknikler geliştirilmeli, bu noktada yeni bir bakış açısı öne çıkarılmalıdır.
• Ulusal ve yerel ölçekte, kamucu bir su politikası oluşturulmalıdır.
• Bireysel ve küresel ölçekte, eşitlikçi, doğa korumacı uluslararası bir su politikasının tesisinde Türkiye öncü ülke olmalıdır.
• Su varlıklarının korunması, geliştirilmesi, doğru ve planlı kullanımında, yasal düzenlemeler bilim ve toplum yararı ekseninde yapılmalıdır.
• Su politikası ve yönetiminde, görev ve yetki karmaşasını çözecek merkezi, yerel örgütlenmeler ve tüzel düzenlemeler, yeni bir anlayışla ele alınmalıdır.
• Mevcut su kaynakları, miktar ve kalite olarak korunmalı ve iyileştirilmelidir.
• Ülkemiz yeraltı ve yüzey suyu envanteri, kullanım ve tüketim senaryoları, kamusal bir bakışla ve katılımcı bir anlayışla yapılmalıdır.
• Hükümetler, ilgili kamu kurumları, üniversiteler ve meslek odaları ile işbirliğini, özellikle su konusunda acil ve öncelikli bir yaklaşım olarak ele almalıdır.
• Tarımda, sanayide ve konutlarda, suyun verimli kullanımına yönelik program ve projeler geliştirilmelidir.
• Su varlıklarının, atık sular, katı atıklar, tarımsal ilaç ve gübre kullanımı ile kirlenmesinin önüne geçilmeli, bu alanda proje ve yaptırımlar öncelikle tesis edilmelidir.
• İller Bankası ve DSİ Genel Müdürlüğü gibi kurumların, su politikaları ve su yönetimi alanındaki görev ve sorumlulukları yeniden tanımlanmalı, havza yönetimi temelinde yetkileri genişletilmelidir.
• Uluslararası su tekellerinin, kent ölçeğindeki su yönetimi politikalarına, bu alandaki projelerine karşı, kentsel su dağıtım şebekeleri ve arıtım sistemleri hemen kamulaştırılmalı, İller Bankası ve belediyeler eli ile yönetilmelidir.

0 yorum:

Yorum Gönder