İttihat Ve Terakki; 1908 Meşrutiyet İnkılâbı’nın meydana gelmesine yol açan siyasi bir cemiyettir. Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti’nin yenilmesi üzerine 1918′de imparatorlukla birlikte tarihe karışmıştır.
Cemiyetin temeli 1893′te gizli olarak, «Terakki ve İttihat Cemiyeti» adı ile İstanbul’ da Askeri Tıbbiye Mektebi öğrencileri tarafından atılmıştı. İlk kurucular Dr. İshak Sükuti, Dr. Abdullah Cevdet, İbrahim Temo ve Şerafettin Mağmumi’dir. Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin programı, memlekette meşrutiyet idaresinin, hürriyetin, eşitliğin, mal ve can emniyetinin meydana gelmesini hedef tutuyordu. Bu program, genel düşünceleri, ana ilkeleri bakımından Namık Kemal ile arkadaşlarının 1865′te, Abdülaziz İdamesinin istibdadına karşı kurdukları «Yeni Osmanlılar Cemiyeti»nin programından pek farklı değildi.
Terakki ve İttihat Cemiyeti az zamanda Askeri Tıbbiye Mektebi sınırlarını aştı. İstanbul’un birçok semtlerinde gizli komiteler kuruldu. 1894′te Kahire ve Paris’te de bu cemiyet adına ihtilâl hazırlıkları başladı. O zamanki «Mizan» gazetesi sahibi Murat Bey ile Ahmet Rıza Bey’in Avrupa’ya kaçarak Paris’te bir gazete çıkarmaya başlamaları üzerine II. Abdülhamit idaresi İstanbul’ da araştırmaları hızlandırdı. 1897′de Terakki ve İttihat Cemiyeti mensuplarının çoğunu ele geçirerek bunlardan bazılarını hapse attı, diğerlerini sürgüne yolladı. Fakat buna rağmen İstanbul’da, aydın kimseler arasındaki inkılâp fikri öldürülememişti. Saltanat idaresinin Murat Bey gibi bazı tanınmış cemiyet mensuplarını elde etmiş olmasına rağmen İstanbul’da Rumeli’de, özellikle harbiyeliler, tıbbiyeliler, uyanık subaylar ve memurlar arasında cemiyetin fikirleri yayılmakta devam etti. Ahmet Rıza’nın Paris’te çıkarmakta devam ettiği «Meşveret» gazetesi ve Avrupa’ya kaşınış olan Damat Mahmut Celalettin Paşa ile oğlu Prens Sabahattin’in yazıları gibi memleket dışarısından yapılan neşriyat da bu yayılmaya yardım etmiştir.
Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey‘in (Atatürk’ün), 1905′te Şam’da kurduğu ve Selanik’te yaymağa teşebbüs ettiği «Vatan ve Hürriyet» adlı cemiyet de, artık «İttihat ve Terakki» adını almış olan bu cemiyetle birleşti. Esas merkezini Selânik’te kurmuş plan İttihat ve Terakki, Rumeli’de subaylar, uyanık memurlar arasında hızla yayıldı. O zaman büyük Avrupa devletlerinin himaye ettikleri Makedonya ihtilâlleri de bu yayılmaya tesir etti. Makedonya’nın idaresi hakkında, 1908 başında, İngiliz ve Rus hükümdarlarının Reval’de yaptıkları görüşme, İttihat ve Terakki’nin bir an önce meşrutiyeti ilan ettirmek için harekete geçmesine yol açtı.
II. Abdülhamit, bu cemiyetin ihtilal faaliyetlerini bastırmak üzere önce Birinci Ferik Şemsi Paşa’yı, sonra da Müşir Osman Paşa’yı görevlendirdi. Fakat bu tedbirlerden bir sonuç alınamadı. Ferik Şemsi Paşa’yı, Mülazım Atıf Bey öldürdü; Müşir Osman Paşa ise Kolağası Niyazi Bey ve Eyüp Sabri Bey tarafından dağa kaldırıldı. Bu hareketleri, cemiyetin o zaman Manastır merkez heyeti başkanı bulunan, sonraları Hürriyet ve İtilaf lideri Miralay Sadık Bey diye tanınan süvari kaymakamı Sadık Bey idare ediyordu. Erkanı harbiye binbaşısı Enver Bey ile Niyazi Bey’in dağa çıkmaları ve gerek Manastır’dan, gerek Selânik’ten saraya çekilen sert telgraflar nihayet Abdülhamit’i korkuttu, 10 temmuz 1324′te (24 temmuz 1908′de) Kanun-u Esasi’yi ilân etmek zorunda bıraktı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ilk başarılı aylarından sonra, cemiyet mensupları arasında nüfuz mücadelesi başladı; gerek iç, gerekse dış politikada baaşrısızlıklara uğradı. Mebusan Meclisi’nde milli ayrılık eğilimleri belirdi. Ahrar Fırkası gibi bazı muhalif zümreler türedi; böylece, memlekette büyük bir düzensizlik, parti kavgaları başgösterdi. 31 mart 1325′te (13 nisan 1909′da), İttihat ve Terakki’nin Rumeli’den getirmiş olduğu avcı taburları arasında, taassup ve şeriatçılık tesiriyle hareket ederek bu cemiyeti mahvetmeyi hedef tutan bir askeri ihtilal patlak verdi. Bunun üzerine gene Rumeli’den gelen Hareket Ordusu, İstanbul’da bu ihtilafi bastırmaya, İttihat ve Terakki’yi kurtarmaya muvaffak oldu; yalnız, İtalya’nın birdenbire Trablusgarp’ı istila etmesi ve Balkan devletlerinin ani hücumları sonucunda meydana gelen bozgun, memleketi büsbütün sarstı. Nihayet, başta Enver Paşa olduğu halde, bir kısım İttihatçıların, Alman etkisine kapılarak devleti Birinci Dünya Savaşı’na sürüklemeleri, dört yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin de ortadan kalkması ile sonuçlandı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin, Ahmet Rıza, Talat Paşa, Enver Paşa, Cemal Paşa, Doktor Nazım ve Ziya Gökalp gibi kuvvetli birer şahsiyet olan üyeleri vardı.
0 yorum:
Yorum Gönder